Ezilenlerin Pedagojisi PDF

Title Ezilenlerin Pedagojisi
Author Dilek Dilek
Pages 9
File Size 185.1 KB
File Type PDF
Total Downloads 130
Total Views 219

Summary

MERSİN ÜNİVERSİTESİ EĞİTİM BİLİMLERİ ENSTİTÜSÜ EĞİTİM BİLİMLERİ ABD EĞİTİM PROGRAMLARI VE ÖĞRETİMİ TEZLİ YÜKSEK LİSANS PROGRAMI DERS: EĞİTİMİN FELSEFİ TEMELLERİ DANIŞMAN: Prof. Dr. Mehmet ŞAHİN ÖĞRENCİ: A. Dilek AYDIN KONU: “Ezilenlerin Pedagojisi” adlı kitap özeti YAZAR: Paula Freire ÇEVİREN: Dilek...


Description

MERSİN ÜNİVERSİTESİ EĞİTİM BİLİMLERİ ENSTİTÜSÜ EĞİTİM BİLİMLERİ ABD EĞİTİM PROGRAMLARI VE ÖĞRETİMİ TEZLİ YÜKSEK LİSANS PROGRAMI DERS: EĞİTİMİN FELSEFİ TEMELLERİ DANIŞMAN: Prof. Dr. Mehmet ŞAHİN ÖĞRENCİ: A. Dilek AYDIN KONU: “Ezilenlerin Pedagojisi” adlı kitap özeti YAZAR: Paula Freire ÇEVİREN: Dilek Hatatoğlu&Erol Özbek BASKI:23. Basım YAYINEVİ: Ayrıntı Yayınları

AYDIN, A. D.; Eğitimin Felsefi Temelleri PAULO FREİRE’NİN HAYATI(d. 19 Eylül 1921 - ö. 2 Mayıs 1997): Paulo Reglus Neves Freire, Ph.D (d. 19 Eylül 1921 - ö. 2 Mayıs 1997), Brezilyalı eğitimci, filozof ve eleştirel pedagojinin etkili kuramcılarından biridir. Eleştirel pedagoji hareketinin temel metinlerden biri olarak kabul edilen Ezilenlerin Pedagojisi adlı çalışmasıyla tanınır. Orta hâlli bir ailenin oğlu olarak doğmuştur. 1929 Dünya Ekonomik Bunalımı'nı yoksulluk ve açlıkla geçirmiş olması onu yoksullara olan ilgisini ve tedirginliğini şekillendirmiş ve kendine ait dünya görüşünü yaratmasına yardımcı olmuştur. 1986'da karısı Elza öldü ve Freire, radikal eğitim çalışmalarını sürdüren Maria Araújo Freire ile evlendi.1991'de Paulo Freire Enstitüsü São Paulo'da popüler eğitim kuramlarını geliştirmek ve ayrıntılı bir şekilde ele almak için kurulmuştur. Enstitü, Freire arşivlerini elinde bulundurmaktadır. 2 Mayıs 1997'de kalp rahatsızlığından dolayı hayatını kaybetmiştir. ( https://tr.wikipedia.org/wiki/Paulo_Freire) Freire geliştirdiği metodu ile Brezilya'da gelişen demokratik hareketin parçası olarak okuma yazma bilmeyenlere 40 saatte Okumayı ve yazmayı masrafsız bir öğretimle öğretti. Bir kez temel okuryazar olunca, yoksul köylüler ve işçiler yukarıdan aşağı Kendilerine dayatılan çok uzun bir sessizlikten sonra nihayet oy kullanabildiler seçmen tabanı aşağıdan yukarıya muazzam genişledi. Seçmen kütüğüne kaydını yaptırmaya yetecek kadar okuyup yazabilme ve çoğunluğa siyasi güç kazandırabilmek ihtimali olan bu metoda karşı oligarşi ordusu böylesi bir demokratik olasılığı önlemek için mevcut yönetimi (Freire yüzünden) devirdi sorgulanan ve hapsedilen Freire Ülkeyi terk etmek zorunda bırakıldı. O zaman 1980'e kadar eşi Elza 5 çocuğu ile birlikte dünyayı dolaştı, Brezilya'da kitapları yasaklandı siyasi hayatının en verimli döneminde ana yurdundan sürüldü. Freire hayatta kalışını iyi kullandı hükümetlere STK 'lara ve yerel projelere danışmanlık verdi Avrupa ve Kuzey Amerika'da geniş kalabalıklara seslendi darbenin yaraları hala taze iken ezilenlerin pedagojisi üreterek önde gelen bir sosyal adalet savunucusu ve zamanının en ünlü eğitimcisi haline geldi. (syf:204) GİRİŞ Yüksek lisans çalışmaları yapmaya başladığım sırada okuma fırsatı bulduğum Ezilenlerin Pedogojisi adlı kitap eğitime dair pek çok konuda ufkumu açan, aydınlanmamı sağlayan bir kitap oldu. Eğitim ile, yoksulluk, sınıf ayırımı, ırkçılık, özgürleşmek, eleştirel düşünmek, sömürgecilik, bilinçlenmek kavramları arasında nasıl bir ilişki olduğu konusunda gerçekten aydınlatıcı olmasının yanı sıra farklı bir bakış açısıyla eğitim sistemini değerlendirmek isteyen her eğitimciye katkı sunacak bir kitap. Eğitimci bakış açısı ile özellikle “Eleştirel bilinç ile öğretmenler, öğrenciler ve dünya arasındaki olması gereken bağlantılar” ile ilgili benzetmeleri ve söylemleri ilgi çekici. Kitap içerisinde sık sık kavram olarak yer alan “Diyalogcu Perspektif” araştırmanın nesnesi olan insanlarla diyalog kurmanın gerekliliğini göstermektedir. Kitapta genel olarak ezilenler diye bahsedilen grubun özgürleşmesi için okuryazarlık yoluyla eleştirel düşünmelerine katkı sunarak içinde bulundukları durumdan nasıl çıkabilecekleri durumunu gündeme getirme/bilinç oluşturma/farkındalık sağlama söz konusudur. Yazar ezilenlerin pedagojisi adlı kitabında insanın özgürleşmesi sorunu karşısındaki görüşünü yansıttığını ifade eder Ayrıca bu kitapta sadece düşünce veya inceleme ile ortaya çıkmadığını bu kitabın somut durumlara dayandığını (köylü veya kentli) emekçilerin ve eğitim çalışması sırasında doğrudan veya dolaylı gözlemlediği orta sınıf insanların tepkilerini tanımladığını belirtir. Çok az kitap böyle yaygınlıkla tartışılmış öğretmen eğitiminde lisansüstü ve lisans derslerinde ve bazı liselerde kullanılmıştır. Kitap skolastik bir risale olarak yazılmamıştır, FREİRE, P. (2021) “EZİLENLERİN PEDAGOJİSİ” (KİTAP ÖZETİ)

Sayfa 2

AYDIN, A. D.; Eğitimin Felsefi Temelleri daha ziyade Freire'nin kendi pratiği ve deneyimleri üzerine düşünme sinden doğmuştur."ezilenlerin pedagojisi" sadece düşünce ve inceleme ile ortaya çıkmamıştır. Kitap hakkında daha fazla fikir sahibi olabilmeniz, yazarın görüşlerine birinci elden ulaşabilmeniz için aşağıda kitabın bazı bölümlerinden alıntılara yer verilmiştir. Freire’nin eğitim faaliyetlerine katılanlar şu şekilde ifadelerde bulunuyorlardı: “Eleştirel bilinç anarşiktir.”, “Eleştirel bilinç kargaşaya yol açabilir özgürlükten korkuyorum.”, “Conscientizaçao yıkıcı fanatizme götürür. vb” Eğitime katılanlardan fabrika işçisi olan birisi "Kursa başladığım zaman ben saf naif birisiydim ve ne kadar saf olduğunu fark ettiğim zaman eleştirel olmaya başladım. Fakat bu keşif beni fanatik veya anarşist yapmadı" der. (syf:54) Ezilenlerin pedagojisine giriş oluşturan bu sayfalar siyasi sürgünde geçen son 6 yıl boyunca yaptığım gözlemlerin sonucudur Bunlar Brezilya'da ki eğitim faaliyetleri sırasında edindiğim gözlemlerle zenginleştirilmiştir. (syf:54) 1. BÖLÜM Ezilenlerin büyük insani ve tarihi görevi şudur: “Daha az insan olmak; ezilenlerin er geç kendilerini bu hale getirenlere karşı mücadele etmesine yol açar bu mücadelenin anlam taşıması için ezilenler ( insanlığı yaratmanın bir yolu olan) insanlıklarını yeniden kazanma peşinde misilleme olarak ezenlerinin ezenleri haline gelmemelidirler hem ezilenlerin hem de ezenlerin insanlığını yeniden sağlayanlar olmalıdırlar.” (syf:62-63) Mücadele'nin başlangıç aşamasında ezilenler hemen hemen her zaman özgürleşmeye çabalamak yerine kendileri de ezenler yani "astlarını ezenler" haline gelme eğilimindedirler. Onların düşüncelerinin yapısı onları biçimlendiren somut varoluşsal durumun ilişkileri ile koşullandırılmıştır onların ideali insan olmaktır fakat onlar için insan olmak ezen olmaktır. Bu onların insanlık modelidir bu olgu ezilenlerin var olma tecrübelerinin belirli bir anında ezenlere meyletme etme tavrını benimsemelerinden doğar Bu koşullar altında ezeni yeterince nesnel eleştirerek değerlendiremezler onu kendilerinin dışında keşfedemezler Bu ille de ezilenlerin zorlandıklarını farkında olmadıkları anlamına gelmez fakat kendilerini ezilenler olarak algılayışları içinde edindikleri gerçekliğe gömülmüşlükleri ile örselenmişti. Bu düzeyde kendilerini ezenlerin karşıtları olarak algılamaları henüz çelişkinin üstesinden gelme mücadelesine angaje oldukları anlamına gelmez kutuplardan biri özgürleşmenin değil karşı kutbu ile özdeşleşmenin özlemini çekmektedir. Bu durumda ezilenler "yeni insanı" baskının, ezmenin yerini özgürleşmeye bırakmasıyla bu çelişkinin çözümlenmesinden doğacak insan olarak görmezler. Onlar için yeni insan, ezen konumuna gelmiş kendileridir onlar için yeni insan bireyseldir; Kendilerini ezenler ile özdeşleştirdikleri için ezilen bir sınıfın kişileri ya da üyeleri oldukları bilincinden yoksundurlar tarım reformu istemelerinin nedeni Özgür insanlar haline gelmek değildir toprağa ele geçirmek ve böylece toprak sahipleri veya daha açıkçası öteki çalışanların patronları olmaktır, bir kez denetçiliğe terfi ettiğinde eski arkadaşlarına karşı toprak sahibinden daha zorba davranmayan köylü pek enderdir. Bu köylünün durumunun yani ezilme durumunun değişmeden kalması yüzündendir. Bu örnekte denetçi işini sağlama almak için toprak sahibi kadar hatta daha da fazla haşin olmak zorundadır. (syf:64) FREİRE, P. (2021) “EZİLENLERİN PEDAGOJİSİ” (KİTAP ÖZETİ)

Sayfa 3

AYDIN, A. D.; Eğitimin Felsefi Temelleri “Özgürlük korkusu: ezilenler özgürlüğe kavuşmaktan ezenler ise ezme özgürlüğünü kaybetmekten korkarlar.” Ezilenlere zarar veren özgürlük korkusu onları ezenlerin rolünü arzulamaya yönelten veya onları ezilenlerle bağlayan korku incelenmelidir. Ezen ve ezilen arasındaki ilişkinin temel öğelerinden biri “kural belirleme”dir. Her kural belirleyiş, bir insanın başka bir insana seçimini dayatması demektir, bu da belirlenen insanın bilincini, belirleyeninki uyumlu birbirine dönüştürür. Böylelikle ezilenlerin davranışı belirlenmiş davranıştır; ezenin ilkelerini izler. Özgürlük korkusunun etkisi altındayken, ötekilere başvurmayı veya ötekilerin başvurularını dinlemeyi, hatta kendi vicdanının sesine kulak vermeyi bile reddederler. Sürü halinde yaşamaya gerçek yoldaşlığa tercih ederler. (syf:65) Ezilenler, aynı anda hem kendileridir hem de bilinçlerini içselleştirmiş oldukları ezenleridir çatışma, tamamen kendileri olmak ile bölünmüş olmak, içindeki ezeni püskürtmek ile püskürtmemek insani dayanışma ile yabancılaşma, belirlenmiş bir kurala uymak ile seçme yapabilmek, büyücü olmak ile oyuncu olmak, eylemde bulunmak ile ezenlerin eylemi yoluyla eylemlilik yanılsamasına kapılmak, konuşmak ile yaratma ve yeniden yaratma ve Dünya'yı dönüştürme kudreti hadım edilmiş halde sessiz kalmak arasındaki seçimde yatar. (syf:66) Asıl problem şudur: bölünmüş, kendileri olarak var olmayan varlıklar olarak ezilenler özgürleşmelerini sağlayacak bir Pedagoji geliştirmeye nasıl katılabilirler? Ancak, kendilerinin ezenlerin "Ev sahipleri " olduklarını fark ettikleri zaman özgürleştirici Pedagojilerinin doğumuna katkıda bulunabilirler. Yani özgürleşme bir doğumdur hem de acılı bir doğum nokta ortaya çıkan insan yeni bir insandır ve varoluşu ancak ezen ezilen çelişkisi tüm insanların insanlaşması ile alt edildiğinde mümkündür. Ya da başka bir deyişle, bu çelişkinin çözümü, bu yeni insanı dünyaya getirme çabasından doğar: artık ezen de yoktur ezilen de, sadece özgürlüğe ulaşma sürecindeki insan vardır. (syf:67) Bununla birlikte bizim görevimiz, insanlara kendi eylemlerini açıklamak değil, eylemleri hakkında onlarla konuşmaktır. Tarihte hiçbir zaman şiddet ezilenlerden kaynaklanmıştır. Eğer kendileri şiddetin sonucu iseler nasıl şiddetin başlatıcısı olabilirler ki? Nesnel başlangıcı onların ezilenler olarak var olmaları ile ortaya çıkmış olan bir şeyin taşıyıcısı olmaları nasıl mümkün olabilir ki? Öncesinde boyun eğmişliklerine temel oluşturacak bir şiddet durumu olmamış olsaydı ezilenler de olmazdı. (syf:74) Şiddet; ezen sömüren ötekileri kişi saymayanlarca başlatılır. Yoksa ezilen sömürülen kişi sayılmayanlar da değil antibiyotiği başlatanlar sevilmeyenler değildir, Sadece kendilerini sevdikleri için aslında sevmeyi beceremeyenlerdir. Terörü başlatan; çaresizler Teröre maruz kalanlar değil, iktidarları sayesinde" hayatın reddedilmişleri" lerini ortaya çıkaran somut durumu yaratan işçilerdir. Despotizmi başlatan, zulmedilenler değildir, zalimlerdir. Nefreti başlatan, horlananlar değil, horlayanlar dır. insanı olumsuzlayan kendilerine insan olma hakkı tanınmayanlar değil, onlardan insanlığı esirgeyenlerdir. Güçlünün egemenliği altında zayıf düşürülmüş olanlar değil, onları güçsüz kılmış güçlülerdir zor kullanan. Bununla birlikte ezenler için kötü niyetli tedhişçi Barbar kalleş veya Savaş isteklisi olanlar daima ezilenler dir. (syf:74)

FREİRE, P. (2021) “EZİLENLERİN PEDAGOJİSİ” (KİTAP ÖZETİ)

Sayfa 4

AYDIN, A. D.; Eğitimin Felsefi Temelleri Kendilerini özgürleştirmeleriyle kendilerini ezenleri de özgürleştirebilecek olan yalnızca ve yalnızca ezilenlerdir. Bu nedenle ezilenlerin içinde hapsoldukları çelişkiyi çözümleme mücadelesi vermeleri Hayati önem taşır. Ezen ne ezilen çelişkisini çözümlenişi gerçekte, ezilenlerin sınıf olarak ortadan kalkmasını içerir. (syf:76) Ezenler başkalarını ezme deneyimi ile koşullandıkları için önceki durumlarından başka herhangi bir durum onlara ezilme gibi gelir. Kamunun hakları adına bu hayat tarzına getirilen her kısıtlama, eskinin ezen kesimine bireysel haklarının derinden ihlali gibi görünür; Oysa kendileri, açlıktan zarar gören ve ölen, acı çeken, umutsuzluk içindeki milyonlara hiç saygı göstermemişlerdi. Ezenler için insani varlık sadece kendileridir öteki insanlar "şeyler"dir. (syf:76) Para her şeyin ölçüsüdür; kar başlıca amaçtır. Ezenler için değerli olan, daha fazlasına sahip olmaktır-daima daha fazlasına-hatta ezilenlerin daha azına sahip olması veya hiçbir şeysiz kalması pahasına. Onlar için “olmak, sahip olmaktır” ve "sahipler" sınıfı olmaktır. (syf:77) Daha fazlasına sahip olmak kişinin devredilemez bir hakkıdır, onların kendi "çabaları" riskleri göze alma cesaretleri ile elde ettikleri bir haktır. Eğer ötekiler daha fazlasına sahip değilse, beceriksiz ve tembel olduklarındandır. (syf:78) "Köylü bağımlı olduğunu anladığı zaman, bağımlılığını aşma cesaretini kazanmaya başlar. O zamana kadar, patronuna hak verir ve benim elimden ne gelir? ben sadece bir köylüyüm"der Bu kadercilik kimi zaman ulusal karakterin özelliği olan bir uysallık olarak yorumlanır Oysa uysallık kisvesindeki kadercilik tarihsel ve sosyolojik bir durumun ürünüdür hemen hemen her zaman alın yazısının kaderin yada talihin -kaçınılmaz güçlerin- gücü ile veya çarpık bir tanrı anlayışı ile ilişkilidir. Sömürünün ürünü olan hilelerini tanrının iradesi gibi görürler; örgütlü karışıklığın yaratıcısı tanrıymış gibi. Gerçekliğe gömülmüş haldeki ezilenler, görüntüsünü içselleştirmedikleri ezenlerin çıkarına hizmet eden "düzen" i açık saçık göremezler. Bu düzenin kısıtlamalarına çarpıp yıprandıkça çoklukla bir tür yatay şiddet ortaya dökerler ve İncir çekirdeğini doldurmayacak nedenler yüzünden kendi arkadaşlarına vururlar. (syf:80-81) Ezilenler, ezenlerinin yenilebilirliğinin örneklerini görmelidir ki, aksi yöndeki bir inanç içlerinde boyatmaya başlayabilsin. Ezilenler ancak ezenleri keşfettikleri ve özgürleşme için örgütlü mücadeleye girdikleri zaman kendilerine inanmaya başlarlar. Bu keşif sadece düşünce düzeyinde olamaz, eylemi içermelidir. (syf:83) 2. BÖLÜM Eğitim, anlatım hastalığından muzdariptir. (syf:89) Anlatı öğrencilerin anlatılan şeyi mekanik olarak ezberlemeleri ne yol açar. Daha Beteri, onları, öğretmen tarafından doldurulması gereken "bidonlara" " kaplara " dönüştürülmesidir. Öğretmen kapları ne kadar çok doldurursa, o kadar iyi bir öğretmendir. Kaplar ne kadar pısırıksa, doldurmalarına izin veriyorsa, o kadar iyi öğrencidir. Böylelikle Eğitim Bir tasarruf yatırımı edime haline gelir öğrenciler yatırım nesneleri öğretmenler ise FREİRE, P. (2021) “EZİLENLERİN PEDAGOJİSİ” (KİTAP ÖZETİ)

Sayfa 5

AYDIN, A. D.; Eğitimin Felsefi Temelleri yatırımcı dır öğretmen iletişim kurmak yerine tahliller çıkarır ve öğrencilerin sabırla aldığı ezberlediği ve tekrarladı yatırımlar yapar. Bu, öğrencilere tanınan hareket alanının, yatırımlarını kabul ve tasnif edip yığmaktan ibaret olduğu "bankacı" eğitim modelidir. Bireylerin kendileri Araştırmadan, praksis olmaksızın insanlar hakikaten insani olamazlar. Bilgi ancak ve ancak buluş ve yeniden buluş yoluyla, dünya içindeki, Dünya ile ve birbirleriyle olan insanların sabır söz, durmak bilmeyen, sürekli, umut dolu araştırmaları ile peşinden koşmaları ile meydana gelir. (syf:90) Bankacı eğitim çelişkiyi sürdürür ve hatta bütün olarak ezen topluma Ayna tutan şu davranış ve uygulamalar yoluyla çelişkiyi körükler(syf:91) ● Öğretmen öğretir ve öğrenciler ders alır ● Öğretmen her şeyi bilir öğrenciler hiçbir şey bilmez ● Öğretmen düşünür öğrenciler hakkında düşünülür ● Öğretmen konuşuyor öğrenciler uslu uslu dinler ● Öğretmen disipline eder öğrenciler disipline sokulur ● Öğretmen seçer ve seçimini uygular öğrenciler buna uyar ● Öğretmen yapar öğrenciler öğretmenin eylemi yolu ile yapma yanılsamasındadır ● Öğretmen müfredatı seçer ve öğrenciler buna uyar ● Öğretmen bilginin otoritesini, kendi mesleki otoritesi ile karıştırır ve bu otoriteyi öğrencilerinin özgürlüğünün karşıtı olarak öne sürer ● Öğretmen öğrenme sürecinin öznesidir öğrenciler ise sadece nesnedir Bankacı eğitimin öğrencilerin yaratıcı gücünü olabilecek en alt düzeye indirme ya da yok etme safdilliklerini körükleme imkanı dünyanın ne tanınmasını nede dönüştürülmesini isteyen ezenlerin çıkarına hizmet eder. (syf:92) Gerçekten de ezenlerin çıkarları "ezilenlerin bilincinin değiştirilmesidir, içinde bulundukları durumun değiştirilmesi değil." Çünkü ezilenler bu durumu benimsemeye ne kadar yönlendirilebilirlerse egemenlik altına alınabilmeleri o denli kolay olur eğitimin ve eğitimcinin görevi dünyada edilgen varlıklar olarak olan insanları daha da edilgenleştirmek ve onları dünyaya uyumlulaştırmaktır, eğitilmiş insan uyumlulaştırılmış insandır. Çünkü Dünyanın içine daha iyi uyar onların huzuru insanların ezenlerin mi yaratmış olduğu dünyaya ne ölçüde uyuduklarını ve bu dünyayı ne kadar az sorguladıklarına bağlıdır. (syf:92-93) 3. BÖLÜM Diyaloğun özünü söz oluşturur. Söz; diyaloğu mümkün kılan bir araçtan öte bir şeydir. Söz içinde iki boyut buluruz: "düşünme" ve "eylem", Bu ikisi öylesine radikal bir etkileşim içindedir ki biri kısmen bile feda edilecek olsa, öteki dolaysızca zarar görür. (syf:106) Diyalog insanlar arasındaki yüzleşmedir ve dünyayı adlandırmak için dünya aracılığı ile FREİRE, P. (2021) “EZİLENLERİN PEDAGOJİSİ” (KİTAP ÖZETİ)

Sayfa 6

AYDIN, A. D.; Eğitimin Felsefi Temelleri yaşanır. Öteki insanlara kendi sözlerini söyleme hakkı tanımayanlarla bu hakları ellerinden alınmış olanlar arasında diyalog oluşamaz. O halde insanların kendi sözlerini söylemesiyle ve dünyayı adlandırması ile dünya dönüşüme uğruyorsa diyalog insanların insan olarak taşıdıkları anlamın hakkını verme tarzı olarak kendini dayatır. (syf:107-108) Diyalog derin bir dünya ve insan sevgisi yoksa var olamaz. Hiçbir diyalog alçakgönüllülük olmaksızın var olamaz. Diyalog insana yoğun bir inanç gerektirir. Yalnızca eleştirel düşünmeyi gerektiren diyalog, eleştirel Düşünmeyi de yaratabilecek durumdadır. Diyalogsuz iletişim, iletişimsiz de gerçek eğitim olamaz. (syf:112) Bizim görevimiz halkla onun ve bizim görüşlerimiz hakkında, diyalog kurmaktır. İnsanlar kendi konularının araştırılmasında ne kadar aktif tavır alırlarsa gerçekliği eleştirel algılamakta o denli derine inerler ve kendi konularını ifadelendirirken gerçekliği o denli sahiplenirler. (syf:113) 4. BÖLÜM İnsanların faaliyeti eylemden ve düşünceden oluşur; Bu praksistir; dünyanın dönüştürülmesidir. Ve praksis olarak kendisini aydınlatacak bir kuram gerektirir mi? insanın faaliyeti kuram ve praksistir; düşünce ve eylemdir. Lenin'in ünlü " devrimci olmadan devrimci hareket de olamaz" sözü praksisle yani yapıları dönüştürmeye yöneltilen düşünce ve eylemlerle gerçekleştirileceği anlamına gelir. (syf:146) Halka gerçekten adanmış olmak gerekiyor Onun ezildiği gerçekliği dönüştürmeyi gerektirir. Bunun için, dönüştürme sürecinde temel rolü halka vermekten vazgeçemeyecek olan bir dönüştürücü Eylem kuramına ihtiyaç vardır. Özgürleşmeye gerçekten adanmışlarsa, eylemleri ve düşünceleri ötekilerin eylemi ve düşüncesi olmaksızın gerçekleşemez. (syf:146) Halk ile diyalog, her gerçek devrimin radikal gerekliliğidir. Bu, bir devrimi devrim klan, onu askeri darbeden ayırt eden özelliktir. Kimse bir darbeden diyalog beklemez; darbeden sadece kandırma veya iktidar beklenir. Gerçek bir devrim halkla cesur bir diyaloğu er ya da geç başlatmak zorundadır devrimin gerçek meşruluğu bu diyaloğa dayanır. (syf:148) Gerçek Devrim insandışılaştırıcı olguyu doğuran gerçekliği değiştirme girişiminde bulunur. Bu gerçeklikten çıkar sağlayan kişiler, Bu dönüşümü gerçekleştiremezler; dönüşüm zulüm edilenler tarafından önderleri ile birlikte gerçekleştirilmelidir. Devrimci önderler halk olmaksızın da halk için düşünemezler sadece halkla birlikte düşünebilirler. (syf:150) Halkla diyalog ne bir taviz ne de bir armağandır; hele egemenlik için kullanılan bir taktik hiç değildir. Dünyayı "adlandırmak" üzere insanların kendi aralarında yüzleşmeleri olarak diyalog insanların gerçek insanlaşmasının temel bir ön koşuludur. (syf:157) Diyalog karşıtı ve diyalogcu eylemler Diyalog karşıtı Eylem kuramının temel özellikleri: FREİRE, P. (2021) “EZİLENLERİN PEDAGOJİSİ” (KİTAP ÖZETİ)

Sayfa 7

AYDIN, A. D.; Eğitimin Felsefi Temelleri 1-Boyun eğdirme: diyalog karşıtı eylemini baş özelliği, boyun eğdirme zorunluluğudur. Öteki insanlarla ilişkisinde diyalog Karşıdaki kişi onlara boyun eğdirme iyi amaçlar; giderek artan ölçüde ve en sertinden en incelikli sine en baskıcısından en şefkatlisine kadar her araçla. Boyun eğdiren boyu...


Similar Free PDFs