The Sources of Kierkegaard's Existentialism Kierkegaard Varoluşçuluğunun Kaynakları PDF

Title The Sources of Kierkegaard's Existentialism Kierkegaard Varoluşçuluğunun Kaynakları
Author Yasemin Akış
Pages 26
File Size 3.7 MB
File Type PDF
Total Downloads 46
Total Views 79

Summary

Özne . Kitap – G“z : Kierkegaard KİERKEGAARD VAROLUŞÇULUĞUNUN KAYNAKLARI* Yasemin Akış YAMAN1 Özet: Danimarkalı filozof Soren Kierkegaard felsefe literatüründe varoluşçuluğun babası olarak adlandırılır. Kierkegaard 'varoluş' kavramını modern anlamda kullanan ilk filo- zoftur. Ancak onu varol...


Description

Accelerat ing t he world's research.

The Sources of Kierkegaard's Existentialism Kierkegaard Varoluşçuluğunun Kaynakları Yasemin Akış ÖZNE Philosophy Journal, Kierkegaard Special Issue

Cite this paper

Downloaded from Academia.edu 

Get the citation in MLA, APA, or Chicago styles

Related papers

Download a PDF Pack of t he best relat ed papers 

Öznenin Din ile İlişkisinin Mahiyet i Üzerine Bir Karşılaşt ırma: Kierkegaard ve İkbal Sevcan Ozt urk

Kierkegaard Felsefesinde Hakikat in (Doğruluğun) Görünümü nihat durmaz VAROLUŞ İRRASYONEL MİDİR? Rıza Bakis

Özne

. Kitap – G“z

: Kierkegaard

KİERKEGAARD VAROLUŞÇULUĞUNUN KAYNAKLARI* Yasemin Akış YAMAN1 Özet: Danimarkalı filozof Soren Kierkegaard felsefe literatüründe varoluşçuluğun babası olarak adlandırılır. Kierkegaard 'varoluş' kavramını modern anlamda kullanan ilk filozoftur. Ancak onu varoluşçulukla özdeşleştiren şey 'birey', 'kaygı' ve 'seçim' gibi kavramları felsefenin gündemine tekrar taşımasıdır. Kendi döneminin baskın felsefi sistemlerinin aksine ‘bireysel varoluşu’ ve onun tecrübelerini felsefesinin merkezine yerleştirdi. Bir birey olarak Kierkegaard'ın kendi tecrübelerinin de felsefesi üzerinde büyük bir etkisi vardır. Kierkegaard'ın kişisel yaşamı ve felsefesi yaşadığı dönemin baskın toplumsal yapısına ve felsefesine bir karşı çıkıştır. Bu makaledeki amacımız Kierkegaard'ın varoluşçu felsefesinin kaynaklarını, onun hayatından ve yaşadığı dönemden yola çıkarak ortaya koymaktır. Anahtar kelimeler: Varoluş, Birey, Özgürlük, Seçim, Subjektif düşünür. The Sources of Kierkegaard’s Existentialism Abstract: The Danish philosopher Soren Kierkegaard is called the father of existentialism in philosophical literature. Kierkegaard is the first philosopher to use the modern concept of 'existence'. But what identifies him with existentialism is that he revolves concepts like 'individual', 'anxiety' and 'choice' into the agenda of philosophy again. Unlike the dominant philosophical systems of his time, he placed 'existing individual' and his experiences at the center of his philosophy. As an individual, Kierkegaard's own experiences have a great influence on his philosophy. Kierkegaard's personal life and his philosophy have opposed the predominant social structure and philosophy of his time. My main purpose in this article is to reveal the sources of Kierkegaard's existentialist philosophy, starting from his life and the time he lived. Key words: Existence, Individual, Freedom, Choice, Subjective thinker.

1813 yılında Kopenhag’da doğan filozof 42 yıllık kısa yaşamının neredeyse tamamını çok sevdiği bu şehirde geçirmiştir. Günlüklerinden edindiğimiz bilgilere göre hayatı boyunca Kopenhag’tan sadece birkaç kere Berlin’e ve İsveç’e yaptığı kısa seyahatler için ayrılır. Kierkegaard dönemin sosyal hayatında kendisini sıklıkla göstermekten pek hoşlanmasa da Kopenhag’ın sokaklarında yaptığı meşhur yürüyüşleriyle şehrin simgelerinden birisi haline gelir. *Makale daha önce Varoluş Filozofları ismiyle basılan kitabın bana ait olan Soren Aaby Kierkegaard bölümünün tekrar gözden geçirilerek genişletilmiş halidir. Varoluş Filozofları, Ed: A. Kadir Çüçen, Sentez Yayınları, Bursa, 2015. 1 Visiting Scholar, Villanova University, Department of Theology and Religious Studies- Mehmet Akif Ersoy Universitesi, Felsefe Bölümü.

Özne

. Kitap – G“z

: Kierkegaard

Kierkegaard’ın tanık olduğu 19. Yüzyılın ilk yarısı aynı zamanda Danimarka’nın altın çağı olarak nitelendirilen dönemdir. 18. Yüzyılın sonlarında Kopenhag’ı tamamıyla hasara uğratan iki yangın, İngiliz bombardımanı ve ülkenin girdiği ekonomik darboğaz Danimarkalıları kökten bir değişime ve yapılanmaya sürüklemiştir. İçinde bulundukları zor durumdan adeta parlayarak çıkan Danimarka altın çağı sadece felsefede değil edebiyat, resim, heykel, müzik, tiyatro ve mimari alanlarında birbiri ardına en yaratıcı eserlerin verildiği dönemdir. Sanatın her alanıyla yakından ilgilenen Kierkegaard’ın yazılarında yaşadığı çağın etkileri açıkça görülür. Kierkegaard’ın düşüncelerini etkileyen bir diğer önemli faktör ise yaşadığı dönemde gerçekleşen hızlı sosyal dönüşümdür. Kierkegaard'ın yaşam süresi boyunca Danimarka monarşinin hakim olduğu erken modern bir toplumdan bağımsızlığın gücüne dayanan modern bir topluma ve aynı zamanda benzersiz bir pazara dönüşür. Kierkegaard elitler tarafından yönetilen topluma sıradan insan’ın üstün gelişine tanık olur. Kierkegaard, iki uzak kuzen olan Michael Pedersen Kierkegaard(17561838) ve Ane Sørensdatter Lund Kierkegaard(1768-1834)'ın yedinci ve son çocuğu olarak dünyaya gelir. Her iki ebebevni de Jutland'ın düşük gelirli köylerindendir. Baba M.P. Kierkegaard henüz 14 yaşında Kopenhag'a zengin olma umuduyla gelir. İlerleyen yıllarda bu amacına fazlasıyla ulaşarak kırk yaşında kendi servetine sahip bir tüccar olur. Evinde hizmetçilik yapan uzak kuzeni Ane’nın hamile kalması üzerine onunla ikinci evliliğini yapar. Ailenin maddi imkanlarının gelişmesi sayesinde Kierkegaardlar’ın çocukları refah içinde büyürler. Søren ve abisi Peter eğitimlerini Kopenhag'ın en iyi erkek lisesinde (Borgerdydskolen) ve Kopenhag üniversitesi teoloji bölümünde alırlar. Babaları oğullarının teoloji eğitimi almasını ve onlar için rahat bir hayatı garanti eden Devlet Kilisesinde iyi bir kariyeri hayal eder. Onlar gibi kırsaldan gelen birçok ailenin mensup olduğu Moravian cemaatinin aksine, Devlet Kilisesi elit şehirlileri temsil ediyordu. Ancak o dönemde tarihinin en yüksek öğrenci sayısına ulaşmış olan Teoloji Fakültesi Kierkegaard'ın entelektüel beklentilerini karşılamak için yeterli gelmemiştir. Kierkegaard, aradığı desteği Kopenhag Üniversitesi Felsefe bölümündeki Frederik Christian Sibbern(1785-1872) ve Poul Martin Møller(1794-1838)’den bulur. Sibbern ve Møller aynı zamanda romanlarıyla ünlenmiş filozoflardır. Her iki ismin Kierkegaard’ın felsefi-edebi yazın tarzı üzerindeki etkileri göz ardı edilemez. Danimarka’da Hegel felsefesinin en detaylı ve derin incelemesini ortaya koyan Sibbern, Kierkegaard’ın bu düşünceyle tanışmasını sağlar. Bunun yanı sıra Fichte, Schleiermacher, Schelling ve Goethe üzerine yaptıkları uzun tartışmalar Kierkegaard’ın kendi felsefi görüşlerini oldukça derinden etkilemiştir. Kierkegaard’ın Hegel ve spekülatif felsefeyi eleştirel bir şekilde ele almasında Schelling’in büyük bir payı vardır. Kierkegaard, Schelling’in Berlinde

Özne

. Kitap – G“z

: Kierkegaard

verdiği ve dinleyicileri arasında Engels, Bakunin ve Burckhardt gibi önemli isimlerin de bulunduğu Die Philosophy der Mythology und der Offenbarung başlıklı konferanslar dizisine katılır. Schelling’in ‘gerçeklik’ kelimesini subjektif bir anlamda dile getirmesinden oldukça etkilenmiştir. Schelling’e göre ‘pozitif felsefe’ problemi felsefenin kendisi kadar eskidir. Schelling’in tözcü ‘ben’ fikrinin karşısında öne sürdüğü kendisiyle ilişki olarak varoluş fikri bireyi tekrar gündeme getirmiştir. Kierkegaard her ne kadar Schelling’in felsefesini sistem olarak tamamlanmasıyla hayal kırıklığına uğrasa da, Hegel’in rasyonal sistemine olan eleştirileri ve pozitif felsefe üzerine olan fikirlerinden oldukça etkilenmiştir. Bundan duyduğu heyecanla, Kopenhag’a döndükten sonra Leibniz, Descartes, Aristoteles ve Adolph Trendelenburg’un anti-Hegelci çalışmaları üzerine temelli bir araştırmaya girişir. Bu çalışmaların her biri onun felsefi pozisyonunu belirlemesine, Hegel, Spekülatif felsefe ve dönemin en güçlü kurumu olan kilise karşısındaki yerini almasına yardımcı olur.2 Kierkegaard, Kant ve Hegel’i motive eden objektivite ve bilimsel düşüncenin karşısına subjektif doğruluk fikriyle çıkar. Ortaya koyduğu seçim, tutku, bağlanma, yineleme gibi hayatın gerçekliği içinden gelen kavramlarla dikkatleri felsefi sistemlerden tekrar bireye çekmeyi başarır. Kierkegaard’ın düşünceleri ve edebi tarzına en çok etki eden isimlerden bir diğeri Johan Ludvig Heiberg’dir. Uzun uğraşlar sonucu Heiberg’in edebi çevresine girebilen Kierkegaard’ın ilk yazılarında Heiberg estetiğinin etkileri açıkça görülür. Bunalım ve bir aktrist’in hayatındaki bir bunalım yazısını Juliet rolündeki Heiberg’in eşi Mme Heiberg’e adar. Heiberg’in yayınladığı ve dönemin en önemli dergilerinden olan Perseus’ta peş peşe yazılar ve eleştiriler yayınlar. Heiberg’in etkisi oldukça önemli olsa da, Kierkegaard kendi edebi tarzını ondan çok farklı bir noktada konumlandırır. Kierkegaard, Paris’i 19. Yüzyılın merkezi olarak gören ve Danimarka edebiyatına yoğun bir Fransız etkisi getiren Heiberg’in tam karşısında Danimarka dilinin ve kültürünün en ateşli savunucusu olacaktır. Kierkegaard’ın amacı edebiyatta Fransız etkisinden, teoloji ve felsefede ise baskın Alman bilimsel ruhundan arınmış yeni ve keşfedilmemiş bir dili kullanmaktır. Kuşkusuz bu dil Kierkegaard’ın modern yorumlarıyla harmanlanan Danca’dır. Kierkegaard’ı etkileyen bir başka isim Kopenhag üniversitesi teoloji bölümündeki hocası Hans Lassen Martensen(1808-1884)’dir. Ancak bu etki her zaman olumlu yönde olmamıştır. Ünlü bir Hegelci olan ve daha sonra Danimarka İnsanları Kilisesine piskopos olarak atanacak olan Martensen, hayatının sonuna kadar Kierkegaard’ın hedefi olmaktan kurtulamayacaktır. Kierkegaard'ı kilisedeki parlak bir konumdan uzak tutan sadece Teoloji fakültesindeki eğitimi

2 Reidar Thomte, Concept of Anxiety, Historical Introduction, Jersey: 1980., s. VII.

Princeton University Press, New

Özne

. Kitap – G“z

: Kierkegaard

değil, kilisenin o dönemdeki bozulmuş yapısıdır. Kierkegaard’ın zamanında geleneksel devlet kiliseleri, kırsal kesimin okur-yazarlığı ile doğru orantılı olarak artan demokratik kitle hareketleri karşısında savunmacı bir konuma geçer. Piskopos Mynester, Devlet Kilisesi’nin tüm yetkilerini yaygınlaşan farklı dini hareketlerle mücadele için kullanır. Bu farklılaşmalar eski rejimin geleneksel temsilcileri tarafından sadece dini değil siyasi hareketler olarak da algılanıyordu. Kırsal kesimden gelen eğitimsiz ancak ateşli vaazlar veren din adamlarının yükselişleri hoş karşılanmıyordu. Hıristiyanlık ve demokratik kültür arasındaki yeni senteze vurgu yapan en önemli isim N.F.S. Grudtvig (1783-1872)’di. Kierkegaard’ın kardeşi Peter Christian da Grudtvig’in ılımlı bir taraftarı haline gelmişti. Kierkegaard ne Mynster ve Martensen’in geleneksel yaklaşımına, ne de Grudyvig’in ve erkek kardeşinin temsil ettiği geleneksel kanada yakınlık duyuyordu. Kierkegaard’ın birey etrafında şekillenen Hıristiyanlığı bu düşüncelerin hiçbiriyle uyum göstermiyordu. Onun için ne saygıdeğer bir pastor ne de egemen bir edebi zümrenin üyesi olmak önemlidir. Kierkegaard hayatındaki dönüşümü gerçekleştirebilmek için özel hayatında da bir takım radikal kararlar alır. Teoloji eğitimini tamamlayan Kierkegaard, onun yaşında ve konumunda bir erkekten beklendiği gibi sosyal sınıfına uygun bir genç kadınla nişanlanır. Bu genç kadın Regine Olsen(18221904)’dir. Ancak bu nişanlılık on üç ay sürdükten sonra Kierkegaard tarafından sonlandırılır. Kopenhag’da büyük bir sosyal olay olan nişanlılığın bitmesi aynı cemaate mensup aileleri tarafından oldukça utanç verici bir skandal olarak karşılanır. Kierkegaard’ın Regine ile olan ilişkisi ve yaşadığı hüsran dolu tecrübe birçok eserinde karşımıza çıkar. Bu nişanlılığın sona ermesi sadece mutsuz biten bir aşk hikayesi değil, Kierkegaard’ın ifadesiyle daha büyük amaçlar için dünyevi mutluluğun feda edilmesidir. Kierkegaard için bu ayrılık daha sonra birçok defa değineceği karar verme eyleminin gerçek hayattaki ilk acı verici tecrübesidir. Kierkegaard nişanlılıkları boyunca Regineye duyduğu aşk ve hayattaki amacı arasında gidip gelir. Hayattaki yüksek amaçları arasında evliliğe, aile ve çocuk sahibi olmaya ya da herhangi bir yükümlülüğe yer yoktur. Regineyi mutsuzluğa sürükleyeceğini bilerek kendisi için dürüst olmayan bu ilişkiyi sonlandırır. Kuşkusuz bu durum Kierkegaard için de hiç kolay olmayacaktır. Kierkegaard ilk darbeyi Regine’nin onun amaçlarını ve prensiplerini soğukkanlılıkla karşılamaması ve onunla aynı fikirde olmamasıyla alır. İkincisi ise kısa bir süre sonra alacağı Regine’nin nişan haberidir. Günlüklerinde Regineyi kendisini dünyevi ve yüzeysel işlere kaptırmakla suçlar. Kızgınlığı günden güne artan Kierkegaard için bu hayal kırıklığı onun eserlerinin ayrılmaz bir parçası haline gelir. Öyle ki birçok eserinde Regine’nin ismini geçirmeden kadınlara olan acımasız suçlamalarını devam eder. Kierkegaard’ın kadınlara olan başlıca suçlaması kendilerini dini ve entelektüel hayat içerisine giremeyecek kadar yüzeysel olaylara mahkum etmeleridir. Kierkegaard’ın gerçekten bir kadın

Özne

. Kitap – G“z

: Kierkegaard

düşmanı mı olduğu, yoksa kadınlara karşı düşüncelerinin kişisel bir aşk hikayesinden mi kaynaklandığı hala devam eden bir tartışmadır. Kuşkusuz bu sorular tartışılmaya devam edilecektir. Ancak Kierkegaard için asıl kırılma noktası, insanın hayattaki amaçları için kararlarının sorumluluğunu almasının her zaman mutlu sonuçlar getirmeyeceği sonucudur. Yine de en acı verici sonuç dahi karar alamayan bir insanın bulunduğu durumdan çok daha iyidir. Kierkegaard burjuva erdemleriyle dolu olduğunu söylediği bir hayatı reddeder. Bunların içinde Hegel ile giriştiği entelektüel yüzleşme, kilisedeki kariyerini bitirmeye yönelik girişimleri ve son olarak evlilik kararından vazgeçişi vardır. Kierkegaard her biriyle bir yaşam modunu başka bir değişle farklı bir varoluş aşamasını reddeder. Üstelik bunları sadece kendisi için değil tüm insanlar için yapar. Kierkegaard’a göre bunların hiç biri insan tinini açıklamak için tatmin edici değildir.3 İroni ve Sokrates Etkisi Kierkegaard’ın isteği okurlarını kendi hayatları ve kökleri hakkında sorgulamaya yöneltecek, onları kalıplaşmış kimliklerinden kurtaracak bir iletişim yolu bulmaktır. Bu şekilde okurlar kendi varoluşsal seçimlerinin sorumluluğunu alabilir ve sosyal kimliklerinin ardında saklanan kendi benliklerini bulma şansı yakalayabilirler. Kierkegaard’ın bu amaçla kendisine örnek aldığı düşünür Sokrates’tir. Akademik çalışmalarına Sokrates’in ironik yöntemini örnek alarak başlayan Kierkegaard, hayatının sonuna kadar bu yöntemi geliştirerek kullanmaya devam eder. Kierkegaard yaşamının en üretken dönemine girdiği 1841 yılında İroni kavramı üzerine olan tezini savunur. Kierkegaard, o dönemin Danimarka akademik hayatında tezlerin Latince yazılması ve savunulması kuralını anadiline duyduğu derin sevgi ve bağlılık nedeniyle çiğner. Tezini Latince savunsa da geride herkesi kendisine hayran bırakacak Danca felsefi bir metin bırakır. Bu eser onun gençlik yazılarının sonuncusu, birçok entelektüel tarafından dikkate değer bir düşünür olarak kabul edildiği ilk eserdir. Ancak Kierkegaard felsefi ironiyi ilk defa bu eserde kullanmamıştır. Gençlik eserlerinden National Liberals’de yayınlanan Another Defence of Woman’s Great Abilities gibi gazete yazılarından, akademik anlamda daha ciddi olan Hans Christian Andersen’in romanlarını değerlendirdiği yazısı From the Paper of One Still Living’e kadar birçok eserinde ironi yöntemini ustalıkla kullanmıştır. Bunların yanı sıra 1935 yılında Sokratik kendini inceleme olarak adlandırdığı Gilleleie Journal’ı ve bir oyun formunda olan The Battle Between the Old and the New Soap Cellar hicvini yayınlar. Bunların her biri 19. Yüzyıl Danimarkasının sosyal, politik ve entelek3 John Douglas Mullen, Kierkegaard’s Philosophy; Self-Deception and Cowardice in the Present Age, Meridian Printing, New York: 1988, s. 35.

Özne

. Kitap – G“z

: Kierkegaard

tüel çevrelerini ironik bir şekilde ele aldığı yazılardır.4 Kierkegaard’ın okurlarını ironi üzerine olan asıl çalışmasına hazırladığı açıktır. Kierkegaard tüm zamanını akademik bir ünvan almak için yazması gereken formel çalışmalardan ziyade yaratıcı ve farklı ifade şekilleri üzerine düşünerek geçirir. Ancak babası Peter Kierkegaard’ın 1938’deki ölümü genç Kierkegaard’ı derinden sarsar. Babasının onun için hayal ettiği şeyi gerçekleştirmek ve ona karşı son görevini yerine getirmek için çalışmasını bitirmeye karar verir. Kierkegaard hayatı boyunca yazdığı tüm eserlerde ironiyi kullansa da tez olarak İroni Kavramı belirli bir akademik formda yazması ve savunması için zorlandığı ilk ve son çalışma olacaktır. Kendisi başlı başına ironi olan eser, alt başlında belirttiği gibi Sokrates’e yoğun göndermelerle yazılmıştır. Kierkegaard, Sokrates’i en önemli tarihsel kahramanlarından birisi ve akıl hocası olarak gösterir. Kierkegaard’a göre Sokrates konuştuğu kişilerde sübjektiviteyi ortaya çıkarabilmek için ironi yöntemini kullanır. Birçok çalışma İroni Kavramı’nı edebi bakış açısıyla ele alsa da, ironi Kierkegaard’ın felsefesindeki en temel tartışmalardan birisi olan ‘benlik olabilme’ problemiyle doğrudan ilgilidir. “Kierkegaard’ın ironi kavramı, kişinin kendisini diğerlerinden ayırmasını sağlayan kibirli bir yoldur. Diğerlerinden ayrılmak bir benlik olmak için gereklidir.”5 Kierkegaard, Sokrates’in 5.Yüzyılda kendisiyle benzer bir mesajı Atinalılarla paylaştığını düşünür. Sokrates’in hiçbir şey bilmediğini, hiçbir şey öğretmediğini, sadece masum sorular soran sıradan bir adam olduğunu söylerken yaptığı ironiye hayrandır. Sokrates’in ironisi Kierkegaard’ın aradığı dolaylı iletişim yoludur. Kierkegaard’a göre ironi sadece edebi bir yöntem değil kişinin kendi hayatını ondan uzaklaşarak değerlendirmesi için vazgeçilmez bir tutumdur. İronik tutum kişinin bilincini gündelik hayatını, değerlerini ve sorumluluklarını bir süreliğine askıya almasıyla gerçekleşir. İroni yardımıyla kişi tüm bunları paranteze alır ve kendi yaşayışını objektif bir şekilde değerlendirebilir. Kişi hem ironik hem de sorumluluklara sahip olabilir. Bu insan yaşamındaki tansiyonu ifade eder. Kierkegaard’a göre ancak iki düşünce ironik olamaz. Bunlar sahip oldukları düşüncenin dışına çıkamayan fanatikler ve hiçbir şeye bağlanamayan nihilistlerdir.6 İroni kişinin başka yaşama şekillerini görerek kendi hayatına bağlanmasıdır. Kierkegaard ironiyi kendi amacı için başarıyla kullanır. Onun amacı okuyucuyu hayatından geneli objektif bir şekilde görmesine yetecek kadar ayırmaktır. Kierkegaard ikinci adımda ironiyi okuyucusuyla konuşmak için kulla4 Robert L. Perkins, International Kierkegaard Commentary 2; The Concept of Irony, Marcer University Press, Georgia: 2001, s. 1. 5 K. Brian Soderquist, The Isolated Self: Truth and Untruth in Søren Kierkegaard's On the Concept of Irony, Danish Golden Age Studies Volume 1., Soren Kierkegaard Research Center, Kopenhag: 2007, s. 115-116. 6 John Douglas Mullen, a.g.e., s. 38.

Özne

. Kitap – G“z

: Kierkegaard

nır. Kendisini kendi kelimelerinden uzaklaştırır. Okuyucusunun düşüncelerini ifade edecek bir dil kullanır. Bu dil bazen “genç Almanlardan daha şiirsel, bir felsefe profesörünün olabileceğinden daha Hegelci, bir rahipten daha dürüst ve Don Juan’dan daha sömürücü olabilir.”7 Okuyucularına onların hayatlarını sadece bir olanak olarak yansıtacak bir ayna tutar. Kierkegaard’ın felsefi olarak amacını ve Sokrates’in bu amaçta oynadığı büyük rolü ifade ettiği en can alıcı yazısı, ölüme oldukça yaklaştığı 1855 Eylülünde yazdığı Amacım isimli yazısıdır. Amacını anlattığı bu yazıda “kendimi bir Hıristiyan olarak adlandıramam” der. “Ayırt edici bir nitelikte ortaya koyduğum bakış açımda on sekiz yüzyıllık Hıristiyanlık tarihi içerisinden gelen hiçbir analojim yoktur. Bu yolda- onsekiz yüzyıllla yüzleşerek- tam anlamıyla yalnız başına duruyorum. Kendimden önceki tek anolojim Sokrates’tir. Amacım Sokratik bir amaçtır.”8 Kierkegaard ve Hıristiyanlık Kierkegaard’ın temel problemi Hıristiyanlık içerisinde nasıl bir Hıristiyan olunabileceğidir. Gerçek bir Hıristiyan olmak kalabalık kitlelere sahip dini kurumların bir üyesi olmak değildir. İnanç her şeyden önce varoluşsal bir problemdir. İnanan birey Tanrı karşısında tek ve benzersizdir. İnanmaya giden yol ise her bireyin kendi kişisel tecrübeleriyle örülüdür. Kişinin Tanrı karşısındaki konumunu sorgulaması her zaman huzur verici bir tecrübe değildir. Aksine bu sorgulama bireyi çoğu zaman umutsuzluğa sürükler. Kierkegaard için bu durum yaşadığı çağın en büyük problemlerinden birisidir. Bire...


Similar Free PDFs