Bir Uygarlık Hastalığı: Milliyetçilik PDF

Title Bir Uygarlık Hastalığı: Milliyetçilik
Author Abdullah Öcalan
Pages 312
File Size 2.4 MB
File Type PDF
Total Downloads 142
Total Views 449

Summary

BİR UYGARLIK HASTALIĞI MİLLİYETÇİLİK BİR UYGALIK HASTALIĞI MİLLİYETÇİLİK Basım Yeri: Basım Tarihi: 2 BİR UYGALIK HASTALIĞI MİLLİYETÇİLİK Milliyetçilik üzerine çok değişik çalışmalar olmasına rağmen, bunu uygarlık paradigmasının bir sonucu olarak ele alan çalışma- lar çok azdır. Milliyetçiliği uygarl...


Description

BİR UYGARLIK HASTALIĞI

MİLLİYETÇİLİK

BİR UYGALIK HASTALIĞI MİLLİYETÇİLİK

Basım Yeri: Basım Tarihi:

2

BİR UYGALIK HASTALIĞI MİLLİYETÇİLİK

Milliyetçilik üzerine çok değişik çalışmalar olmasına rağmen, bunu uygarlık paradigmasının bir sonucu olarak ele alan çalışmalar çok azdır. Milliyetçiliği uygarlık tarihinin en kirli, en suçlu kavram ve zihniyetinin ifadesi olarak gören ve değerlendiren Önder APO’dur. Bu konuda Önder APO’nun çok yoğun ve derinlikli çözümleme ve perspektifleri vardır. Önderliğin bu çözümleme ve perspektiflerini talimat olarak algılayıp, bu çalışmaya ilk girişen Sinan (Sinan Şahin) Yoldaş oldu. Bu çalışmayı bitiremeden, 16 Ocak 2008 tarihinde Türk ordusunun Medya Savunma Alanı’na yönelik gerçekleştirdiği hava saldırısında Dirok Yoldaş ile birlikte şehit düştü. Abdullah ÖCALAN Sosyal Bilimler Akademisi’nin kuruluşundan şehit düşünceye kadar tüm çalışmalarda en aktif bir tarzda yer alan Sinan Yoldaş’ın yarım kalan bu çalışmasını tamamlamak geride kalan biz yoldaşları için bir borç oldu. Bu kitabı yazarken, Sinan Yoldaş hep yanımızda oldu. Bu yüzden her sayfasında, her cümlesinde Sinan Yoldaş’ın emeği, ruhu, duygusu vardır. Bu anlamda bu kitap en fazla Sinan Yoldaş’ın kitabıdır. Arkadaşları olarak Sinan Yoldaş’ın yarım kalan çalışmasını tamamlamanın gururunu yaşıyoruz. Bu kitabı, Sinan Yoldaş şahsında milliyetçiliğe ve onun her türden uzantılarına karşı mücadelede şehit düşenlere adıyoruz…

3

BİR UYGALIK HASTALIĞI MİLLİYETÇİLİK

4

BİR UYGALIK HASTALIĞI MİLLİYETÇİLİK

İÇİNDEKİLER GİRİŞ I.BÖLÜM: MĠLLĠYETÇĠLĠK VE TARĠHSEL GELĠġĠMĠ....................25

Toplumsal Bir Varlık Olarak İnsanın Gelişimi................32 Yerli Halkların Gelişmesi: Etnisite..................................41 Etnisiteye Yaklaşımda Kimi Yanılgılar...........................51 Etnisitenin Tarihsel Gelişimi.........................................55 II. BÖLÜM: ULUS, KAPĠTALĠZM Ve ULUS-DEVLET........................85 Politik Bir Form: Ulus..................................................108 Egemenlerin İktidar Formu: Ulus-devlet.........................112 Uygarlık Tarihinin Paradoksu: Yahudi Milliyetçiliği……..132 III. BÖLÜM KÜRDĠSTAN‟DA MĠLLĠYETÇĠLĠK VE ONA KARġI MÜCADELE…147

Kürtlerin Karakteristik Özellikleri...................................154 Sınıflı Uygarlık ve Kürtler..............................................161 19. Yüzyılda Osmanlı ve Kürtler.....................................170 Değişen Dengeler- Batılı Güçler ve Osmanlı...................179 Meşrutiyet Dönemi ve Sonrasında Kürtler.......................190 Osmanlı‘nın 1. Dünya Savaşı‘na Girişi ve Sonrası...........193 Sevr Barış Antlaşması (10 Ağustos 1920).......................197 Lausanne (Lozan) Barış Antlaşması (20 Kasım 1922-24 Temmuz 1923)...............................201

5

BİR UYGALIK HASTALIĞI MİLLİYETÇİLİK

Türk Milliyetçiliği, M. Kemal ve Kürtler..........................204 Cumhuriyet Döneminde Kürtler......................................212 A-Güney Kürdistan‘daki Gelişmeler ve İsyanlar..............218 B-İran ve Doğu Kürdistan'daki Gelişmeler......................224 C-Suriye ve Güneybatı Kürdistan'daki Gelişmeler............226 IV. BÖLÜM: ÖZGÜRLÜK EĞĠLĠMĠ OLARAK PKK‟NĠN GELĠġĠMĠ...233 Yeni Paradigma Ve Demokratik Çözüm...........................273 Etnisite ve Demokratik-Ulus Hareketleri..........................293 Demokratik Konfederalist Toplum...................................296 Demokratik Konfederalizm.............................................303 SONUÇ......................................................................306 Yararlanılan Kaynaklar …………………………………310

6

BİR UYGALIK HASTALIĞI MİLLİYETÇİLİK

Önsöz Benim kat ettiğim bu teorik, ideolojik yetkinliğe iki yoldan eşlik edilebilir: Ya güvene dayalı, samimi ve alçakgönüllüce katılım ya da teorik öze ve ideolojik yetkinliğe yüksek bilinç çabasıyla bilerek katılım. PKK’de büyük değer ifade eden başta Haki Karer, Kemal Pir, Mazlum Doğan, Hayri Durmuş, Mahsum Korkmaz olmak üzere, binlerce yoldaş bu iki tarzın dengeli uyumu ile katılım göstermişlerdir. Bu özlü katılım onları sonuna dek en kahramansı tavrın sahibi yapmıştır. Buna karşılık ne içten samimi, mütevazıca katılım ne de yeterince yüksek teorik ve ideolojik çabalar temelinde katılım gösterebilenler hep tökezlemiş; bazen ahbap çavuş grubu, bazen tasfiyeci gruplar ve çete eğilimleri biçiminde savrulmalar göstermiştir. Temel zihniyet gücümü kavramayan, buna saygı duymayan, mütevazıca ve yüksek performansta teorik katılım gösteremeyenlerle ortak zihniyette buluşmamız zordur. Burada katılım sağlanması gereken, yüksek zihniyet sahipliğidir. Yoksa geri zihniyete prim vermek sapmaya yol açar. Politik çizgimin doğal demokratik duruştan, bilinçli ve eylemli demokratikleşmeye doğru büyük açılım gösterdiği ve halkla bütünleşmenin sağlandığı anlaşılması gereken ikinci temel husustur. PKK’de benimle temsil edilen önderlik kurumlaşmasının ulusal kurtuluşçu ve reel sosyalist yalpalanmalardan kurtulduğu, burjuva yaşam eğilimlerine iltifat etmediği önemle bilinmelidir. Kürdistan gerçekliğinde ne teslimiyet biçiminde ne de milliyetçilik temelinde devlet odaklı olan, demokratik, özgür ve eşit politik bir çizgi hem anlayışta hem pratikte başarılmıştır. PKK kadro yapısından beklenen, bu politik çizgiyi özümsemek ve kitleselleştirmektir. Tam kavramadan, uğruna büyük pratik çaba sergilemeden içine girilecek politik üslup er geç tasfiyecilik biçiminde sahiplerini vuracaktır. ÖNDER APO

7

BİR UYGALIK HASTALIĞI MİLLİYETÇİLİK

8

BİR UYGALIK HASTALIĞI MİLLİYETÇİLİK

GİRİŞ Milliyetçilik, son iki yüz, üç yüz yıldır üzerinde en çok tartışılan konu olmuştur. Dünya tarihinin hiçbir döneminde, bu kavram adı altında yapılan katliamlardan daha fazlası görülmemiştir. Hatta tarihte, Allah adına, din adına yapılan hiçbir zulüm ve baskı, milliyetçilik adına yapılanlar kadar olmamıştır. Milliyetçilik, kapitalizmin gelişmesi ile birlikte dinin yerine ikame edilmiştir. Ancak dinlerin verdiğinden daha fazla zararı milliyetçilik, insanlık tarihine yaşatmıştır. Dinler, toplumsal ihtiyaçtan kaynaklanmıştır. İnsan, ilk var oluş bilinci olan toplumsallığı kutsamıştır. Din, bunu ritüele dönüştürmüştür. Bu yönü ile dinler, özü itibarı ile insanın var oluşuna, doğasına uygun, onun ihtiyaçlarını karşılayan çok önemli bir işlev görmüştür. Bu yönüyle insanın yarattığı eşitlik, adalet, özgürlük, güzellik, hak, hukuk gibi değerler de dinler içerisinde ifade edilmiştir. İslam'ın anlamı da 'barış' demektir. Bu karakter ve özellikler, dinin ortaya çıktığı koşullardan kaynaklanmış olduğu için onun en dogmatikleştiği, katılaştığı zamanlarda bile biçimsel olarak adaletli, eşitlikçi; doğrudan, güzelden, haktan, hukuktan yana bir yanı olmuştur. Bu yönüyle de en dogmatik düzeyde yorumlandığı, çıkar için kullanıldığı zaman bile bunun bir ölçüsü olmuştur. Ne var ki, kapitalizmin ortaya çıkışından sonra kapitalist modernitenin en temel araçlarından olan ulus-devletin ideolojik argümanı olan milliyetçilik, çıkış anından itibaren insanlara büyük acılar yaşatmıştır. Öngördüğü ulusdevlet ve savunduğu burjuva çıkarları için ezmediği, çiğnemediği hiçbir değer kalmamıştır. Hatta yapılan zulmü, sömürüyü frenleyecek hiçbir ahlaki ve tarihsel değeri de bırakmamıştır. Bu yönü ile çok ölçüsüzdür. Burjuvazinin, kapita-

9

BİR UYGALIK HASTALIĞI MİLLİYETÇİLİK

listin sömürüsü için en iyi çerçeve olan ulus-devletin ve ulusu temsil ettiğini iddia eden burjuvaların çıkarları için milliyetçilik, her türlü zulüm ve katliamı yapanları meşrulaştıran bir işlev görmüştür. Bu yönüyle milliyetçilik, insanlık tarihinde gelmiş geçmiş kavramların en kirlenmişi; insanlığa, topluma, doğaya en fazla zarar vereni olmuştur. Şunu özellikle vurgulamak gerekir: Milliyetçiliğin yurt sevgisiyle, dayandığını söylediği etnik topluluğun, millet, ulus veya halkın değerleriyle hiçbir alakası yoktur. Milliyetçilik, sadece bunları kullanan bir ideolojidir. Vatanını, dinini, kültürünü, farklılıklarını korumakla bunları ifade edip yaşamanın milliyetçilikle alakası yoktur. Zaten her değer bir mekân ve zaman içerisinde üretilir. Yurt sevgisi, millet sevgisi herhangi bir vatan ya da toprak parçası üzerinde yaşamın yeniden üretilmesi için yaratılan değerlerdir. Bunların emek ile toprak ile bağı vardır. Onun için toplumlar, kendini yaşatan, üreten, değerlere değer katan, bunu kültürleştiren, emek ürünlerine ve bunların üzerinde şekillenen farklılıkları anlamlı bulacak ve değer verecektir. Bu anlam ve değeri milliyetçilik ile ilintilendirmek yapılan/yapılacak olan en büyük hata olacağı gibi, milliyetçiliğin birkaç yüzyıldır insanlığa çektirdiği acıları meşrulaştırmak olur. Bunun için yurtseverliği ve toplulukların dil, kültür, kimlik değerlerini yani farklılıklarını milliyetçilikten ayırmak gerekiyor. Bu temelde de milliyetçiliğe dayandırılarak yapılan katliamlara meşruiyet kazandıran her türlü tutum ve söylemden kaçınmak gerekiyor. Milliyetçiliğin iktidar ve sömürü ile bağı vardır. Kapitalizmin gelişmesi ile birlikte burjuvaların egemenlik sahası olan ve ulusal diye tabir edilen sınırlar içindeki sömürü-baskı tekelini elde etme biçimi olan ulus-devlet anlayışının ideolojisidir. Aslında hiçbir kavram, hiçbir zihniyet, hiçbir ideoloji milliyetçilik kadar insanlığa kötülük yapmadığı için, milliyetçilik önemli oranda teşhir olmuştur. Bundan dolayı milliyetçiliğin topluma, insanlığa, halklara verdiği zararları kanıtlamak için çok da teorik izaha gerek yoktur. 19 ve 20. yüzyılda yaşanan savaşlar ve sonuçlarından sonra milliyetçiliğin, insanlık için ağır sonuçları ortaya çıkaran ideolojik bir yaklaşım olduğu artık netleşmiştir. Milliyetçiliğin insanlığa ne denli büyük acılar yaşattığını dile getiren değerlendirmeler yoğunca yapılmıştır. Buna rağmen günümüzde hâlen milliyetçiliği savunanlar vardır. Ya da milliyetçilik adına acı çektirenler ve çekenler vardır. Bu gerçeklikler milliyetçiliğin hâlâ teorik ve ideolojik olarak köklerinin iyi bir şekilde ortaya konmadığının kanıtıdır. Milliyetçilik kötüleniyor ama milliyetçi düşünce yine de varlığını sürdürüyor. Yarattığı olumsuzlukların önüne geçilemiyor. Milliyet-

10

BİR UYGALIK HASTALIĞI MİLLİYETÇİLİK

çiliğin hâlâ toplumlar için tehlikeli olması nedeniyle yaratacağı ağır sonuçların önüne geçmek için gösterilen çabalar kadar, milliyetçiliği ele alan bu çalışma da önemli olmaktadır. Her şeyden önce şunu vurgulamak gerekir, milliyetçiliği kötüleyenler bile, bu milliyetçilik kötülüğünün kaynağının ne olduğunu tümden çözebilmiş değildir. Hâlbuki milliyetçiliğin esasını oluşturan; iktidar ve devlettir. İktidar ve devlet zihniyeti, milliyetçilik şahsında en güçlü ideolojisini bulmuştur. İktidarcılık ve devletçilik kendisini ancak milliyetçi ideoloji ile yaşatmakta ve kendisine meşruluk kazandırmaktadır. Geçmiş yüzyıllarda çeşitli dinler, dinsel yaklaşımlar ile tanrı adına, gökteki düzen adına devletler meşrulaştırılırdı. İktidarın kaynağı olarak tanrı, gökteki güçler görülürdü. Ya da tanrının, dinin herhangi bir hanedana yetki vermesi olarak görülürdü. Ama kapitalizmin gelişmesi ile birlikte din bir tarafa bırakıldı. Bunun yerine iktidarın ve devletin kaynağı olarak milliyetçilik esas alındı. Milliyetçilik, iktidarın ve devletin yeni koşullarda kendine ürettiği, ideoloji olarak ortaya çıktı. Bu açıdan devlet zihniyetini ve iktidar anlayışını çözemeyen, devlet ve iktidardan kopamayan hiçbir zihniyet, düşünce yapılanması kendisini tümden milliyetçilikten arındıramaz. “Milliyetçiliği eleştiriyorum, ortadan kaldırıyorum” derken, iktidar ve devleti bırakmayanlar, başka bir milliyetçilik ortaya çıkarır. Kapitalist sistem bütün dünyaya hâkim olan ulus-devlet sınırlarını aşıyor, ulusal bir devlet olmaktan çıkarak milliyetçiliğe yeni kılıflar hazırlıyor. Dün 'ulusal çıkarlarını koruyordu', bugün ise, “küresel çıkarlarımı koruyorum” diyor. Dün, “topraklarıma saldırı var” diyordu; bugün ise, “küresel çapta çıkarlarıma saldırı var” diyor. Bu yüzden “kendimi koruyacağım” diyor. Bütün bunlar gösteriyor ki, iktidar ve devletten kopmadan, milliyetçilikten kopmak mümkün değildir. O açıdan hem küresel çaptaki sorunlara çözüm bulmak hem de Ortadoğu‟da karşılaşılan sorunların çözümü açısından milliyetçiliğin kapsamlı olarak irdelenmesi gerekiyor. Milliyetçilik, kapitalist modernitenin Ortadoğu‟ya ikame ettiği, eklektik, Ortadoğu kökenli olmayan, yabancı bir ideolojidir. Kapitalist sistem, modernizmin bir parçasıdır. Modernizmin diğer ayağı ise, endüstriyalizmdir. Bir diğeri ise, ulus devlettir. Ortadoğu‟da kapitalizm, endüstriyalizm gelişmeden ideolojisi şırınga edildi. Bu yönü ile de Ortadoğu‟daki milliyetçiliğin ne kadar bölge dışı olduğunu, dışarıdan ihraç edildiğini, bu topraklardan ortaya çıkan uygarlıklar ile alakası olmadığını bilmek gerekir. Bu bilme temelinde milliyetçilik teşhir olduğunda, Ortadoğu‟da halkların birbirini anlamasının ve sorunlarının çözülmesinin daha kolay olacağı görülecektir.

11

BİR UYGALIK HASTALIĞI MİLLİYETÇİLİK

Her üç kutsal din bu topraklarda gelişti. Milliyetçiliğin atası olan Yahudilik, bu topraklarda ortaya çıktı. Hıristiyanlık ve İslamiyet‟in ortaya çıktığı coğrafya Ortadoğu‟dur. İslamiyet‟te genel olmasa bile kısmi olarak Arap etkisi vardır. Araplar hem İslamiyet‟i yaratmış bir toplum olduğundan hem de İslamiyet‟in ilk çıktığı coğrafyada esas olarak Arap toplumunu, Arap halkını bir güç yapmayı, etkili kılmayı hedeflediğinden İslam, sınırlı olarak milliyetçilik yanını sürdürebilir. Tabi ki Yahudilik gibi değildir. İslamiyet, bütün halklara seslenen, evrensel bir karaktere sahiptir. Bu yönü ile Hıristiyanlık'a benzemektedir. Ama Hıristiyanlık ile karşılaştırıldığında, Hıristiyanlık'ın çıkışı tamamen evrenseldir. Bir dünya imparatorluğu olan Roma'nın baskıcı-sömürücü karakterinden dolayı, daha evrensel bir karakter taşımıştır. İslamiyet‟in çıkışında bütün insanlığa seslenme olsa da çevresindeki topluluklar karşısında güç olmayı hedeflediğinden sınırlı Arap etkisinden bahsedebiliriz. Özellikle Emeviler dönemiyle birlikte çeşitli Arap egemen sınıfları, güçleri İslamiyet‟i kendi çıkarları için kullanmışlardır. Nerede ise İslamiyet‟i milliyetçi bir din haline getiren eğilimler de olmuştur. Tabi bu, İslamiyet‟in böyle olduğunu göstermez. Çıkışındaki o sınırlı etkiler daha sonra Arap egemenlerin kendi çıkarları tarafından kullanılmıştır denilebilir. Ancak daha sonra İslamiyet yaygınlaştıkça daha evrensel karakter kazanmıştır. İslamiyet‟in Araplar tarafından yaratılması, Araplar için bir ayrıcalık olmaktan çıkmıştır. Türkler de İslamiyet‟i kendileri açısından akıncı karakterlerini güçlendiren bir ideoloji olarak değerlendirmişlerdir. Böylece İslamiyet‟in fetihçi karakteri ile Türk boylarının akıncı karakteri birleştirilerek İslamiyet ideolojik bir güç haline getirilmiştir. İran‟daki Şialık, Fars renginin İslamiyet‟e verilmiş halidir. Ama yine de Ortadoğu‟da kapitalist modernitenin milliyetçiliği bölgeye taşırmasına kadar, bir ümmet anlayışı vardır, İslam kardeşliği anlayışı vardır. Araplar, Farslar, Türkler İslam dinini kendi çıkarları için kullansalar da Ortadoğu haklarının, İslamiyet‟ten kaynaklı kültürel yakınlaşma nedeni ile başta Kürt halkı olmak üzere, bölge halklarının yaşadığı acılar, kapitalist modernite öncesi çağlarda çok fazla görülmez. Ancak 19-20.yüzyıllarda milliyetçiliğin bölgeye girmesi ile birlikte, Ortadoğu halklarının daha çok acı çektiği ve var olan sorunlara sorun eklendiği bilinmektedir. Türklerin, Farsların, Arapların yaşadığı sorunlar, son tahlilde bu milliyetçilikten kaynaklanmaktadır. Türk, Arap ve Fars milliyetçiliği bu kadar körüklenmeseydi, yine milliyetçiliğin Ortadoğu‟ya girmesi ile birlikte Kürtlerde de belli bir milliyetçilik ortaya çıkmasaydı; herhalde günümüzde yaşanan sorunlar daha kolay çözüme kavuşurdu. Sorunların çözümünü esas olarak engelleyenin milliyetçi zihniyet olduğunu görmek gerekir. En başta Arap, Fars ve Türklerdeki hâkim ulus anla-

12

BİR UYGALIK HASTALIĞI MİLLİYETÇİLİK

yışı bu sorunun esas kaynağıdır. Ama Kürt egemenlerinde var olan milliyetçiliğin de sorunların çözümünü kolaylaştırmadığı da görülmelidir. Bu temelde milliyetçiliğin çözülmesi, milliyetçi zihniyetin özellikle Ortadoğu halklarına ve Kürt halkına neler kaybettirdiğinin neden ve sonuçlarının ortaya konulması önemli olmaktadır. Milliyetçilik ile Ortadoğu halkları birbirine düşürülüyor. Bu konuda kazançlı çıkan kapitalist dünyadır, Avrupa‟dır, ABD‟dir, diğer egemen güçlerdir. Bu güçler kendilerinde hâla var olan yerel milliyetçi eğilimleri yumuşattıkları ve belli bir düzeyde törpüleyip kendi aralarındaki kavgaların önüne geçtikleri halde, hâla Ortadoğu halkları açısından milliyetçi karakterli olan iktidarları desteklemekte ve milliyetçiliğe prim vermektedirler. Hatta bu güçlerin milliyetçilik karşıtı ideoloji ve anlayışların kendi çıkarlarına darbe vuracağını görerek, bu tür ideolojik duruş ve yaklaşımları etkisizleştirmek istediklerini biliyoruz. PKK‟ye karşı düşmanlık beslenmesinin ama Arap-Fars ve Türk-Kürt milliyetçiliğine destek verilmesinin, ona sempati ile bakılmasının, bunlara karşı mücadele edilmemesinin nedeni, Ortadoğu‟da var olan milliyetçiliklerin, bu güçlerin çıkarlarına hizmet ediyor olmasıdır. Milliyetçilik şu anda da Ortadoğu halklarına, Araplara, Farslara, Kürtlere değil; ABD‟ye, AB‟ye, dış güçlere hizmet etmektedir. Halklar üzerinde siyasi, ekonomik sömürü kurmak isteyenler, Ortadoğu halklarını milliyetçilik ile zehirlemekte, onların birleşip güç olmasını engellemektedir. Çünkü bu durum, onların siyasi ve ekonomik olarak varlıklarını sürdürmesine hizmet etmektedir. Bu nedenle milliyetçiliğin Ortadoğu coğrafyasında güçlü bir biçimde çözümlenmesine ihtiyaç var. Bölgemizde milliyetçiliğin bu kadar katı olmasının nedenlerinden biri, dinsel kültürün aşırı dogmatik olmasıdır. Bu durum milliyetçilikte de katılığa yol açmaktadır. Buna rağmen bugün Ortadoğu‟da halklara en fazla zarar veren, dinde var olan dogmatizmden çok milliyetçiliktir. Hatta dindeki dogmatizmin sorgulanmasını, aşılmasını engelleyen de milliyetçiliktir. Çünkü milliyetçi güçler, iktidarlar dini de kullanmaktadırlar. İşte Türk-İslam, Arap-İslam, Kürtİslam adı altında yürütülen milliyetçilik bunun bir sonucu olarak ortaya çıkmaktadır. Yani bölgedeki dinler, ümmet anlayışından çok milliyetçiliği destekleyen bir unsur olarak değerlendirilmektedir. Bu anlamda milliyetçiliğin dini de çok kötü kullandığını görmekteyiz. Tarih boyunca din, iktidarlar, devletler tarafından kullanılmıştır. Fakat din bir toplumsal ihtiyaçtan kaynaklı olarak ortaya çıkmıştır. Eğer din iyi çözümlenirse, Önder Apo‟nun belirttiği 'ahlakipolitik toplum'un yaşamsallaşması açısından önemli rol oynayabilir.

13

BİR UYGALIK HASTALIĞI MİLLİYETÇİLİK

Milliyetçilik iktidar ve devletten kaynaklanmıştır. Bu da onu, Ortadoğu halkları açısından çok zararlı hale getirmiştir. Diğer yandan halklar ile egemen sınıflar arasındaki ilişkide de milliyetçilik halklara, ezilen ve sömürülen topluluklara, tüm toplumsal kesimlerin çıkarlarına zarar vermektedir. Topluma yedirilerek hakim kılınan milliyetçi düşünce ile devletçi zihniyet ve iktidarın hâkimiyetinin hem meşruiyeti sağlanmakta hem de siyasi, askeri gücü sağlamlaştırılmaktadır. Bir nevi halklar, milliyetçilik ideolojisi ile kendi zalimlerini, kendi baskıcı güçlerini güçlendiren, kendilerini de zayıflatan bir durum yaşamaktadır. Bundan dolayı toplumların, egemen ve sömürücü sınıfları, iktidarları zayıflatarak kendilerini güç yapabilmesi için, milliyetçiliğin güçlü bir biçimde çözümlenmesi ve toplumun kendi eli ile kendi cellâtlarını beslemesinin önüne geçilmesi gerekir. Bu açıdan milliyetçiliğin devletle, ekonomiyle, iktidarla, toplumla bağının halklar tarafından bilince çıkarılması gerekir. İktidarı ve devleti toplumun hücrelerine kadar yerleştiren milliyetçilik gibi başka bir ideoloji yoktur. Milliyetçi ideoloji ile iktidarlar, devletler hiçbir dönemde olmadığı kadar toplumları devletin, iktidarın parçası haline getirmişlerdir. Ulus-devlet ile birlikte tüm toplumu kapsayan 'vatandaşlık hukuku' ya da 'milletin, ulusun üyesi olmak', Önder Apo‟nun da belirttiği gibi, ilkçağlardaki kölelerin devle...


Similar Free PDFs