7. ve 12. Yüzyıllar Arasında Anadolu'yu Kateden Bazı Askerî Seferler ve Güzergâhları PDF

Title 7. ve 12. Yüzyıllar Arasında Anadolu'yu Kateden Bazı Askerî Seferler ve Güzergâhları
Author Adnan Eskikurt
Pages 47
File Size 510.9 KB
File Type PDF
Total Downloads 550
Total Views 703

Summary

Tarih Okulu Dergisi (TOD) Journal of History School (JOHS) Aralık 2014 December 2014 Yıl 7, Sayı XX, ss. 33-79. Year 7, Issue XX, pp. 33-79. DOI No: http://dx.doi.org/10.14225/Joh622 7. VE 12. YÜZYILLAR ARASINDA ANADOLU’YU KATEDEN BAZI ASKERÎ SEFERLER VE GÜZERGÂHLARI Adnan ESKİKURT Özet Doğu Roma İ...


Description

Tarih Okulu Dergisi (TOD) Aralık 2014 Yıl 7, Sayı XX, ss. 33-79.

Journal of History School (JOHS) December 2014 Year 7, Issue XX, pp. 33-79.

DOI No: http://dx.doi.org/10.14225/Joh622

7. VE 12. YÜZYILLAR ARASINDA ANADOLU’YU KATEDEN BAZI ASKERÎ SEFERLER VE GÜZERGÂHLARI

Adnan ESKİKURT

Özet Doğu Roma İmparatorluğu’nun siyasî ve askerî başarısızlıklar yaşamaya başladığı VI. yüzyıldan itibaren, Anadolu yarımadası birbiri ardınca Sasaniler ve Müslüman Araplar gibi komşu güçlerin hedefi haline gelmiştir. Hadiseler sosyoekonomik durumu derinden etkilemiş ve bunun sonucunda yarımada yerleşmeleri ile sakinleri bir hayli kayba uğramışlardır. Doğu Roma’nın X. yüzyılda toparlanıp karşı atağa geçmesine değin süren bu durum, Selçuklu Türkleri’nin yarımada içlerine hızlı ilerleyişi ve bunu takiben başlayan Haçlı seferleri ile yeni bir boyut kazanmıştır. Anadolu’ya yönelik sefer güzergâhlarının incelenmesi, söz konusu meselelerin aydınlatılması yanısıra, yarımada yerleşmeleri ile sosyo-ekonomik durumun izahında hayli faydalıdır. Anahtar Kelimeler: Ortaçağ, Anadolu, Sefer Güzergâhları

Some Military Campaigns Passed Through Anatolia Between the 7th and the 12th Centuries and Their Routes Abstract The Anatolia Peninsula had been an objective of the neighbouring powers such as the Sassanids and the Muslim Arabs one after the other onwards with the VIth century in which the Eastern Rome began to live political and military failures. The events effected the socio-economic situation deeply and as a result of this the settlements and the population of the peninsula incurred a great deal of losses. The situation, which continued until the recovery and the counter attack of Eastern Rome in the Xth century, gained a new extent by the rapid advent of the Saljuqid Turks into the peninsula and with the begining of the Crusades following this. Examining the 

Yrd. Doç. Dr., İstanbul Medeniyet Üniversitesi.

Adnan Eskikurt campaign routes directed towards Anatolia, is useful for explaining the peninsula settlements and the socio-economic situation besides enlightening the aforesaid issues. Keywords: Middle Ages, Anatolia, Campaign Routes

Giriş Doğu Roma İmparatorluğu, VI. yüzyıl başlarında hakimiyetinin (Güney ve Doğu Avrupa, Anadolu, Ortadoğu ve Kuzey Afrika) doruğunda güçlü bir devlet idi. Ancak, 541-543 yıllarında Akdeniz çevresini etkilemeye başlayan ve 570 yılına kadar devam eden büyük veba salgını (Brown, 2000: 94, 96) bu ihtişamlı dönemi sona erdirdi. 572 yılında önce İspanya, sonra da İtalya kaybedildi. Devletin başarısızlıkları doğuda da kayıplara sebep oldu. Meselâ Antakya (613), Kudüs (614) ve Mısır’ı (619) ele geçiren Sasaniler, iki defa da İstanbul’u kuşattılar (615-616, 626). Bunları Müslüman-Arap kuvvetlerinin Anadolu harekâtları izledi (Charanis, 1966; Honigmann, 1970: 18; Togan, 1970: 72-73; Baykara, 1990: 24). Birçok yerleşmenin tahrip olduğu mücadelelerde Doğu Roma önemli beşerî-iktisadî kayıplara uğradı (Brooks, 1900: 728-747; Brooks, 1901: 84-92). Bu durum, idarecileri taşra arazisinin daha iyi yönetilmesini sağlama arayışına sevk etti ve tedbir olarak eski eyâlet sistemi yerine yeni bir yönetim teşkilâtı kuruldu. Ülke arazisi kolordu seviyesinde asker çıkaran “thema” adlı askerî mıntıkalara bölündü. Başlarına askerî ve idâri yetkileri olan, “strategos” unvânlı yöneticiler tayin edildi (Vasiliev, 1943: 206, 285-289; Stewig, 1970: 86-92; Honigmann, 1970: 40-91; Levtchenko, 1979: 162-163; Ostrogorsky, 1991: 89-92, 123-125, 146-147, 193-194, 230-231, 233-235, 307; Baykara, 1990: 17; Brewster, 1993: 115-136; Gibbon, 1995: 42-43). Thema teşkilâtının kuruluşu sonrası, özellikle Doğu Anadolu ve Karadeniz’de bir canlanma meydana geldi (Ankara’dan başlayarak; Amasya, Niksar, Çorum gibi kentlere ulaşan dönemin yol güzergâhlarının varlığı bu görüşü desteklemektedir. Ramsay, 1960: 280-285, 287-288). Fakat nüfusun azaldığı yarımada geneli eski canlılığından uzaktı. Müslüman-Arap kuvvetlerinin ilerleyişi sırasında Doğu Roma’nın uzun süre savunmada kalması ve karşı atak yapamaması bu durumun sonucudur (Anonim, 1937: 157; Ostrogorsky, 1959: 47-66; Vryonis, 1971: 7; Ünal, 2006: 84-86). Anadolu yolları ve yerleşmelerin durumu yanında, mücadelelerin şiddetle sürdüğü VII.-XII. yüzyıllardaki sefer güzergâhlarının incelenmesi bu hususların anlaşılmasını kolaylaştırmaktadır.

[34]

7. ve 12. Yüzyıllar Arasında Anadolu’yu Kateden Bazı Askerî Seferler ve Güzergâhları

I-Emevî-Abbasi kuvvetlerinin Anadolu sefer güzergâhları Doğu Roma İmparatorluğu eyâletleri Müslümanlar arasında “Rûmların memleketi” manasında Bilâdü’r-Rûm adıyla bilinir, bunların çevresini kuşatan Akdeniz ise, “Roma denizi” manasında Bahrü’r-Rûm şeklinde tanınırdı. Zamanla Doğu Roma’nın güç kaybedip arazi kayıplarına uğraması sonrası Müslüman sınırına yakın Doğu Roma arazisine kısaca Rûm adı verildi. Nihayet XI. yüzyıl sonlarında Selçuklu egemenliği başladıktan sonra da Anadolu yarımadası bu isimle anılmaktaydı. Emevî ve Abbasî halifelerinin iktidârı sırasında Müslümanlarla Doğu Roma arasındaki hududu Toroslar ve Anti-Toroslar belirlerdi. Bu kesimlerde, Yukarı Fırat boyundaki Malatya’dan (Melitene\ Battalgazi’de kurulu olan eski Malatya) Akdeniz sahili kenarındaki Tarsus’a değin uzanan bir hisar hattı sınırı muhafaza ederdi. Bunlar iki grup hisar hattından müteşekkildi. Malatya, Zibatra kalesi (Viranşehir/Doğanşehir-Malatya), Hısn-ı Mansûr (Adıyaman), Behesnâ (Behisni/Besni-Adıyaman) ve Maraş Gölbaşı civarında, ihtimal Yeşilova köyü İnekli mevkiinde bulunan Hades (Doğu Romalıların Adatha dedikleri hisar, Halife Ömer’in iktidârında fethedilmiş ve kroniklerde sıkça sözü edilmiştir. Hades kelimesi Arapça’da “haberler” ve özellikle de “kötü haberler” anlamındadır ve Belâzurî, eskiden “kötü haberler yolu” manasında Derbü’lHades denen oradaki yolun adının, hisarın Müslümanlar tarafından fethinden sonra “güvenli yol” manasında Derbü’s-Selâme şeklinde değiştiğini söyler. Lâkin Derbü’s-Selâme, genellikle Kilikya geçitleri üzerinden İstanbul’a giden yola verilen isimdir. (Le Strange, 1993: 121-122; Barjamovic, 2011: 215; Umar, 1993: 17), Maraş (Germanikeia, Marasin, Marʼaş), Hârûnîye (Haruniye/DüziçiOsmaniye), Kanîsah (Kanîse el-Savda’\Toprakkale-Osmaniye) ve ‘Ayn Zerbâ (Anazarba, Anazarbos\ Anavarza/Dilekkaya köyü, Kozan-Adana) kuzeydoğuda Mezopotamya’yı (Sugûrü’l-Cezîre) muhafaza ederlerdi. Massîsa (Mopsu Estia, Mopsou Hestia, Malmistra, Misis/Yakapınar, Yüreğir-Adana), Adana ve Tarsus ise, güneybatıda İskenderun sahili kuzey kenarında uzanıp Suriye’yi (Sugûrü’şŞâm) korurlardı (Sugûrü’l İslâm için bkz. Kudame b. Cafer, 1986: 140-156; hisarlar hakkında detay için bkz. Le Strange, 1993: 128-131). Müslüman Arapların VII. ve X. yüzyıllar arasında Anadolu’daki faaliyetlerini ele alan eserlerde Müslümanlar ve Doğu Roma arasında esir değişiminin 10 Muharrem 239 (21 Haziran 853) tarihinde Tarsus-Kemerhisar hattında yer alan Lamis-Lamos nehri (Limonlu Dere) boyunda gerçekleştiği ifade edilmektedir. Bu görüş, VIII. yüzyıl sonlarıyla IX. yüzyılda iki taraf

[35]

Adnan Eskikurt

arasındaki sınır hattını ortaya koyması bakımından enteresandır (İbnü’l-Esîr, 1986: 28, 70; İbn Kesîr, X, 1995: 515, 543; Gregory Ebû’l-Ferec, 1987: I, 230231, 233; Le Strange, 1993: 133; Trombley, 2004: 155). Bir görüşe göre de esir değişimi 845-846 yılları arasında olmuştur. Ostrogorsky, 1991: 207). Buranın ardında, sonraki Türk idaresi sırasında sırası ile Selefkeh ve Silifke şekillerinde bilinen Rûm şehri Selûkıyye (Kilikya’daki Seleukeia) vardı. Sözü edilen hisar hattının bulunduğu Toros silsileleri birçok geçit kullanılarak aşılabilmekteydi. Müslümanlar özellikle Anadolu’ya düzenledikleri akınlarda ağırlıkla iki geçidi kullanmışlardır. Bunlardan biri, Maraş’tan kuzeye Elbistan’a (Bustân) geçiş imkânı veren ve Hades’deki hisarla korunan kuzeydoğudaki Derbü’l-Hades idi. Diğer geçit ise, Tarsus’tan kuzeye ilerleyen ve İstanbul’a giden anayolun geçtiği Kilikya kapıları idi. Güney bölümü, “güvenli geçit” manasında Derbü’s-Selâme olarak bilinirdi. 635-711 yılları arasında; Suriye ve Irak’a, Horasan taraflarına, Anadolu’da Marmara ve Haliç’e, Akdeniz’de Kıbrıs ve Rodos’a, ayrıca Kuzey Afrika ve İspanya’ya değin yapılan seferlerle büyük bir İslâm dünyasının temeli atılmış, Doğu Roma hakimiyetini sarsan siyasî ve ekonomik gelişmeler meydana gelmiştir (Vasiliev, 1943: 269-270, 273-275, 286, 288-289; Ostrogorsky, 1991: 103, 107-109, 115-116, 131-132; Runciman, 1989: I, 3-15; Lombard, 1983: 13-23; Azimli, 2007: 25-39; Koyuncu, 2008: 131-140; Apak, 2009: 95-122; Tutar, 2010: 1-9; Bahadır, 2009: 163-178). Meselâ, Cebelitarık ve Anadolu’daki tabiî geçitlerle Önasya’daki nüfuzun kaybedilmesiyle ticaret gelirleri azalmıştır. Buna mukabil, Trabzon limanıyla İstanbul arasındaki deniz yolu ticareti önem kazanmıştır (Vasiliev, 1943: 271-272, 290, 299). Emeviler döneminde; Rûmiyyetü’l-Kübrâ, Taht-ı Rûm, Gulgule-i Rûm, el-Mahmiyye ve el-Mahrûsa (iyi himâye olunmuş şehir) denilen (Unan, “Müslümanlar ve İstanbul, İlk Dönem İstanbul Kuşatmaları”, http: //yunus.hacettepe.edu.tr/ ~unan/akademik34.html) İstanbul’a kadar uzanan fetih harekâtlarında bu gelişmelerin tesirleri de değerlendirilmelidir. İbn Hurdazbih’e göre (Muhammed b. Abdülmelik, Abbas b. al-Ahnaf ve Hüseyin b. al-Zahhak’tan nakleden) bu harekâtlardan birinde önce; Tarsus, Ullayk (?), Rahve (Sulu çayır manasındaki bu yer, ihtimal Eskiçağ’ın Gülek boğazı güney yakınındaki Mopsou Krene’si idi), Cevzât (?), Cardakûb (?), Pozantı (Bedendûn), kralın kampı manasındaki Mu’askerü’l-Melik’e tabi olup Gülek geçidini denetleyen Gedelli kalesi (Lü’lüe, Loulon, Lulva\Gedelli köyü, Ulukışla-Niğde) ve Safsâf hisarı (Sideropolis\ihtimal Başmakçı köyü civarında,

[36]

7. ve 12. Yüzyıllar Arasında Anadolu’yu Kateden Bazı Askerî Seferler ve Güzergâhları

Ulukışla-Niğde) etapları aşılmıştı. Safsâf hisarı, Le Strange’e göre, Faustinopolis yanında olmalıdır. Umar’a göre burası, Pozantı’yla Bor arasında Başmakçı köyü ve doğu bitişiğindeki Çakıtsu deresiyle Kırkgeçit çayının birleşme yerinde, bu iki çay arasındaki tepe üzerinde bulunan Eskiçağ yerleşimi Alala’dır (Halala). Marcus Aurelius döneminde Faustinopolis adını almıştır. (Le Strange, 1993: 134; Umar, 1993: 265-266). Sonra; Tarfâ vâdisi (Tamarisk vadisi ?), Minâ (?), Ereğli, Libn şehri (?) Râsü’l-Ğâbe (ormanın başlangıcı, ?), Meskenîn (?), Ayn Barğûs (böcekler kaynağı, ?), Ahsa nehri (yer altı nehri, ?), Konya, Alemeyn (çifte ordugâhlar, ?), Ebsumesâne (?) ve Cevz vadisi (?) üzerinden Amorion’a (Ammûriya\Hisarköy-Emirdağ) gelinmişti. Mutasım’ın Ankara’ya taarruzu ve Afyon’u fethinden sonra, harap bir köyü (?) geçerek Sakarya nehrine (Sangarios, Sagari) ulaşmışlardır. Fanc (Barbar Ilc ?), Felâmî’l-Ğâbe (Ormanın Falâmîsi, ?), Yahûdi hisarı (Hısnü’lYahûd, Çıfıtkale (Çıfıtlar)/Çifteler), Sandabari (Santabaris, Nakoleia\Bardakçı köyü-Seyitgazi), kralın mülkü çayırların bulunduğu Eskişehir (Dorylaeion), Garûbulî hisarı (Lamchik bölgesinin 11 hisarından biri, ihtimal Kız kalesi mevkii, İnönü), Kenâisü’l-Melik (kralın kiliseleri, Anna Komnena’nın bahsettiği basilika), Tepeler mevkii (Tulûl, Mulavvan\ihtimal Bilecik), Akvar (Agrad\ihtimal Vezirhan), Osmaneli (Malacîna), Istablü’l-Melik (kralın ahırları ?), Gabra/Abra (Tozlu hisar/ihtimal İzmit körfezi ağzı güney yanındaki ve günümüzde Dil, Dil Burnu, Hersek Burnu denilen Kibotos’tan Gebze-Hereke arasındaki ve ihtimal Dil iskelesi mevkiindeki Libyssa adlı yerleşme ile aynı yer olan Aigialos’a geçilen yerdedir) ve Haliç etaplarıyla da İstanbul’a varılmıştı. Gabra hisarı karşısında da (güneyinde) Nikîya (İznik) vardı (İbn Hurdâzbih, 1967: 100-102; Ramsay, 1960: 499). Aynı güzergâh, İdrisi tarafından da zikredilmiştir (İdrisi, 1992: 305-308). Yolun Alamayn’dan (?) ayrılan kolunu izleyenler; Nasr al-Afriti köyü (elIkritaşhi, Kretois, Giritli Nasr’ın köyü ?), Kırkşehit gölü (Buhayre elBâsiliyûn/Akşehir gölü), Sind (?), Şuhut kalesi ve Magl (?) üzerinden Ammûriya (Amorion\Hisarköy-Emirdağ) ormanına ulaştılar. Müslüman Arapların uç bölgelerden (Sugur, el-Avâsım) hareket edip, Gülek boğazı ve Antitoros üzerinden Kızılırmak havalisine değin Anadolu’ya akınlar düzenledikleri ve mücadelelerin; Tarsus, Adana, Maraş ve Malatya hattında yoğunlaştığı dönemlerde iki farklı güzergâh kullanılmıştır (Ünal, 1980: 25-28, 42-47; Brooks, 1898: 182-208);

[37]

Adnan Eskikurt

a) Gülek boğazı üzerinden geldiklerinde, harekâtları Kemerhisar’dan ve kısmen de Ereğli ile Karaman’ın 50 km. kadar kuzeydoğusundaki yöreden (Lykaonia) geçen yol üzerinde cereyan ederdi. b) Antitoros’dan geldikleri zamanlarda da Seyhan nehrinden kuzey ve batıya giden yolları kullanırlardı. İslâm coğrafyacısı İbn Havkal’ın 978 tarihli eserinde, Doğu Roma dönemi Anadolu yollarıyla ilgili iki bahsi vardır. Bunlardan biri, Kemahİstanbul arasındaki güzergâha ait olup, Ebû el-Hüseyn Muhammed b. Abdi’lvehhâb’dan rivâyet edilmiştir. Karışık bir şekilde aktarılan güzergâh; Malatya, Kemah (Theodosiopolis, Kamakha), Sarha (?), Yeşilırmak kıyısında üzerinde Amasya kalesi olan tepe (Harşana, Harşene), Kızılırmak, Ankara, İzmit, Halkidonya (Kadıköy), Haliç ve İstanbul şeklindedir (İbn Havkal, 1992: 195; Umar, 1993: 306). İbn Havkal’ın katılmış olduğu bir gaza vesilesiyle kaydettiği SilvanKayseri yolu ise; Silvan (Meyyafarikıyn), Hattâh kalesi (Attakhas, Attah\Sine/Oyuklu köyü-Lice), Zü’l-Karneyn kalesi (Hanî’nin kuzeydoğusunda Diyâr-ı Bekr’i Cebel-i Cur üzerinden kuzeydeki Bilad-ı Rum (Anadolu) şehirlerine bağlayan Lice-Genç arasındaki geçidin güneydoğu ağzında. Çeper köyü, Lice-Diyarbakır), Ardis şehri (?), Kass (?), Habab şehri (?), Kilis (?), Kalkas köyü (?), Harput, Arsanas tepesi (Murat nehri güzergâhında bir tepe), civarında Fırat nehrinin geçildiği Hammam köyü (?), Malatya, Akçadağ (Arca, Arka. Umar, 1993: 99) civarında Kubakib’in (?) geçilmesi, Hacara vadisi (?), Bekr vadisi (?), Rummana köyü ve kalesi (?) ile Samantı-Zamantı çayı gibi merhalelerle aşılmıştı (İbn Havkal, 1992: 196-197. Diyâr-ı Bekr bölgesi kaleleri hak. bkz. Çevik, 2002: 123-146). Bir genelleme yapılacak olursa, 840 tarihinden önce Kilikya, III. Mikhail (842-867) ile I. Basileios’un (867-886) saltanatlarında Adıyaman yöresini (Kommagene) kateden yol kullanılmıştır (Ramsay, 1960: 243). Nitekim Abbasî Mu’tasım’ın hilâfetinde Doğu Roma imparatoru Theophilos (829-842) komutasındaki ordunun 837 yılında Daximon hisarı (Dazimon/Dazmana\ Akçatarla köyü, Turhal-Tokat) mevkiinde mağlup edilmesi ve Anadolu eyâlet sisteminin önemli merkezlerinden Ankara ile Afyon’un Müslümanlar tarafından fethi, moralleri yıkan bir tesir yaratmıştır (Vasiliev, 1935: 144, 285-289, 315316, 442-443; Bury, 1909: 120; Langer ve Blake, 1932: 492-494; Ünal, 1980: 53-54).

[38]

7. ve 12. Yüzyıllar Arasında Anadolu’yu Kateden Bazı Askerî Seferler ve Güzergâhları

Avrupa VIII. yüzyıl başlarına kadar hızını yitirmeyen Müslüman ilerleyişi ve iktidâr mücadeleleriyle yıkımı yaşarken, Akdeniz kavimler topluluğu dağıldı. İslam hukuku ve Arap dili kullanımının yaygınlaşması ticaret ve yaşam esaslarını değiştirdi. Kendi kaynaklarıyla yaşamak zorunda kalan Avrupa’da ağırlık merkezi kuzeye kaydı ve Merovenjlerin yitirdiği iktidar Karolenjlerin eline geçti. X. yüzyılın ilk yarısında Türk boylarının (Hunlar, Bulgarlar ve Peçenekler) Balkanlar’da geniş bir sahaya yayılmalarıyla (Tuna boylarından Selânik’e kadar), İstanbul-Roma kara yolu bağlantısının kesilmesi de bu durumu etkilemiştir. Zaten bu sıralarda Akdeniz Müslümanlar’ın kontrolündeydi ve İbn Haldûn’un ifâdesiyle “Hıristiyanlar Akdeniz’de artık bir tahta parçası bile yüzdüremedikleri için” Doğu-Batı Hıristiyanları fiilen birbirinden kopuk bir hale gelmişlerdi (Ünal, 1980: 66-67). Dikkat çekici bir diğer husus, Doğu Roma’nın bu dönem sonrasında yavaş yavaş ekonomik gücünü yitirmeye başlamasıdır. Özellikle X. yüzyılın son çeyreğinden itibaren yer yer arazi kayıpları ve ticarî gelirlerin azalmasıyla başgösteren bu durum, soyluların vergi muafiyetleri elde etmeleri ya da karşı koymaları, hattâ merkezî hükümetin gelir kaynaklarından yararlanacak derecede nüfuzlanmalarıyla bir sıkıntı haline gelmişti (Vasiliev, 1943: 436-441). Nitekim vergi gelirlerinin azalması nedeniyle; I. Romanos Lakapenos (920-944), VII. Konstantinos (913-959) ve II. Basileios (976-1025), en önemli vergi kaynağı fakir çiftçi arazilerini soylu ailelerden (Phokades, Doukai, Komnenoi vb.) korumaya yönelik malî ve kanunî düzenlemeler yapmak zorunda kaldılar (Mikhail Psellos, 1992: 19; Ostrogorsky, 1991: 253-257, 261-263, 267, 284285, 298-299; Stephenson, 2004: 186-189). II-Doğu Roma harekâtlarında kullanılan güzergâhlar III. Mikhail’in saltanat döneminde (842-867) uzun zamandır savunma durumundaki Doğu Roma toparlanmış ve Müslümanlara kaybedilen arazileri geri almak üzere karşı saldırıya geçmiştir. Bu gelişmenin en büyük sebeplerinden biri, soylular ve halk arasında gruplaşma ve karşıtlığa yol açan “Ikonoklasmus” dönemi çalkantılarının sona ermesidir. Bununla birlikte, devletin doğu arazisinde tasvir karşıtı anlayış yaygındı. Monofizit bakiyelerden Paulikian (Pavlikian, Paulician) mezhebi mensupları (Paulikianos) arasında da hala büyük taraftarları vardı. Bunlar yapılan takibattan bunalarak Malatya emirinin arazisine göç etmiş, hatta Abbasi kuvvetleriyle müttefiken Doğu Roma birliklerine karşı savaşmaya başlamışlardı.

[39]

Adnan Eskikurt

Paulikianlar, Doğu Roma tebaası ve Hıristiyan inanışına bağlıydılar. Ancak, her türlü kilise kültüne karşı olduklarından, kitleler halinde Malatya’ya hicret etmiş ve Müslümanların safında savaşmaktaydılar. Malatya emirinin yardımıyla o civarda; Arguvan, Abara-Amara ve Lokana gibi kale-kentler kurmuşlardı. I. Basileios’un 1. Toros seferinde bunların büyük bölümü esir edilip, Doğu Roma’nın Trakya arazisine tehcir edilmişlerdir. Yine, 843-844 yılında imparatoriçe Theodora emriyle gerçekleştirilen Paulikian katliamına ait bir minyatür, John Skylitzes’in Madrid National Library’deki eserinde (cod. Vitr 26-2, v.69) bulunmaktadır (Ostrogorsky, 1991: 149, 207: Çog, 2008: 7387). Bardas, Photios ve Konstantinos gibi devlet adamlarının çabalarıyla gerçekleşen iç barış, 844 yılında İstanbul’a yakın bir yerde (Ostrogorsky’de Boğaziçi’ne dökülen bir akarsu olarak gösterilen Mavropotamos kıyısında. Ostrogorsky, 1991: 206) Müslüman Araplar karşısında yaşanan ağır bozgunu takiben Doğu Roma için büyük bir fırsat olmuş ve Abbasilerle yapılacak mücadeleler için hazırlık şansı vermiştir. Neticede, 856 yılında kayzer (caesar) Bardas’ın kardeşi ve Batı Anadolu’yla Lydia’yı içine alan themanın (Thrakesion eyâleti) strategos’u Petronas, Sumeysat (Şimşat kale, Haraba/Örencik köyü-Palu) civarına sefer yapmış, Diyarbakır (Amida, Âmid) ve Divriği’de (Tephrike) başarılı olup çok sayıda esir ele geçirmişti (Le Strange, 1896: 733-741). Bunu, 859 yılında III. Mikhail ile Bardas idaresinde başka bir başarılı sefer izlemiş, Doğu Roma donanması da Dimyat önlerine kadar ilerlemiştir. Ayrıca, başta Ankara ve İznik olmak üzere şehirlerin surları tahkim edilmiştir. 863 yılında Malatya emiri Ömer’in Samsun civarına dek yaptığı taarruz püskürtülmüş ve kendisi şehit düşmüştür (Ostrogorsky, 1991: 212). Doğu Roma’nın askerî harekâtları İstanbul’dan başlar ve önce İzmit veya İznik’e varılır, sonra; Sakarya nehri, Eskişehir, Sivrihisar (Palia, Iustinianopolis), Ankara, Kırşehir, Kızılırmak nehri, Kayseri, Sivas, Satala kalesi (Sadak köyü, Kelkit-Gümüşhane) ve Erzurum (Theodosiopolis) üzerinden Kafkaslar ve İran’a uzanan ana güzergâh kullanılarak yapılırdı. Bu yol Anderson tarafından ele alınmıştır (Anderson, 1971: 33-41). Askerî yol olarak bilinen güzergâh üzerindeki Kayseri ve strategos unvânlı askerî valiler yönetimindeki Sivas şehirleri, Doğu Roma eyâlet sisteminin önemli merkezleriydiler (Ramsay, 1960: 218; Gray, 1978: II, 965977; Demircioğlu, 1967: 443-459; Özcan, 2007: 100-112). Özellikle IX. yüzyıldan itibaren sivil ya da asker olarak Kappadokia’nın metropolitlik

[40]

7. ve 12. Yüzyıllar Arasında Anadolu’yu Kateden Bazı Askerî Seferler ve Güzergâhları

merkezi Kayseri şehrine ulaşanlar, buradan doğuya ve güneye giden güzergâhları takip ederek yollarına devam ederlerdi. Selçuklu zaferiyle neticelenen Malazgirt Savaşı (1071), Doğu Roma İmpa...


Similar Free PDFs