[Tahlil] - Ebubekir Sifil - Sahabe Kuşağının Dindeki Yeri PDF

Title [Tahlil] - Ebubekir Sifil - Sahabe Kuşağının Dindeki Yeri
Author Sahn-ı Semân
Pages 11
File Size 650.4 KB
File Type PDF
Total Downloads 694
Total Views 963

Summary

[TAHLİL] Sahabe Kuşağının Dindeki Yeri Ebubekir Sifil [Tahlil Hakkında] Sayı 06 Gündeme ilişkin hocalarımızın daha önce kaleme almış olduğu yazıları her hafta [Tahlil] dosyasında yayınlıyoruz. Hafta 06 Acaba Sahabe Kur’an ve Sünnet’i ezberleyip, ardından yazıya geçirip kendilerinden sonra gelenlere ...


Description

[TAHLİL]

Sahabe Kuşağının Dindeki Yeri Ebubekir Siil

[Tahlil Hakkında]

Sayı 06

Gündeme ilişkin hocalarımızın daha önce kaleme almış olduğu yazıları her hafta [Tahlil] dosyasında yayınlıyoruz.

Hafta 06

Acaba Sahabe Kur’an ve Sünnet’i ezberleyip, ardından yazıya geçirip kendilerinden sonra gelenlere aktarmasa ve onları da aynı hassasiyeti gösterme konusunda eğitmeseydi Kur’an ve Sünnet bize kadar intikal eder miydi? EBUBEKİR SİFİL

FOTOĞFRAF: © THE MESSAGE FİLMDEN ALINMIŞTIR VE TEMSİLÎDİR.

Sayfa I | [Tahlil] Sayı: VI, Hafta: VI | sahniseman.org | [email protected]

[TAHLİL]

İçindekiler Sahn-ı Semân İslamî İlimler Eğitim ve Araştırma Merkezi Eyüp Sultan Bulvarı N0:119 +90 212 613 1805 Eyüp - İstanbul 18 Mayıs 2016

İçindekiler.......................................................................................................................................................I Giriş................................................................................................................................................................. II Sahabe’yi Ayrıcalıklı Kılan .....................................................................................................................III Sahabe’siz Dinlerin Akıbeti ....................................................................................................................IV Hz. Musa (as) ve İsrailoğulları .......................................................................................................IV Hz. İsa (as) ve Havariler ...................................................................................................................VI Sahabe’nin Kilit Rolü ............................................................................................................................. VII Efendimiz (sav)’in Hassasiyeti ........................................................................................................... VIII Tevrat ve İncil’in Başına Gelenler........................................................................................................IX

Bu yazı; Ebubekir Siil hocanın Haziran 2006’da kaleme almış olduğu yazıdır. Önemli Bilgilendirme; Bu sayımızda dipnotları mizanpaj ile uyumu sağlamayamadığımızdan ötürü, mizanpajda kaymalar olabilir. Bu sorun için özür diler, ilginiz için teşekkür ederiz. Editör

Günümüzde Sahabe hakkında ölçüsüzlük sergilediği görülen kimseler acaba Sahabe kuşağına bir de bu açıdan bakmayı denemişler midir?..

Sayfa II | [Tahlil] Sayı: VI, Hafta: VI | sahniseman.org | [email protected]

[TAHLİL]

Giriş Kur’an’ın, üzerine yazılı bulunduğu çeşitli “Mushaf”

İşte bu sebeple Ehl-i Sünnet, sahabîlik faziletinin

haline

peygamberlik dışındaki diğer bütün hususiyetlere üstün

getirilmesi ve ardından çoğaltılması, Sünnet’in titiz bir

geldiğini kabul etmiştir. Daha sonra gelen kuşaklar

şekilde gelecek kuşaklara aktarılması, İslâm’ın adap

arasında ilimde birçok sahabîden (özellikle Efendimiz

ve erkânının, ruh ve kalp disiplininin nesilden nesile

s.a.v. ile uzun süre birlikte bulunma imkânına sahip

intikali hep güzide Sahabe topluluğunun ehliyet,

olamamış sahabîlerden) ileri seviyede bulunanlar

dirayet, basiret ve feragatiyle mümkün olmuştur.

çıkabileceğini, ancak Sahabe’den sonra gelen kuşaklara

yazı

malzemelerinden

derlenip

Müslüman bilincinde Sahabe kuşağının (Allah hepsinden razı olsun) ayrı ve ayrıcalıklı bir yeri vardır. Günlük sıradan

davranışlarımızdan

ibadetlerimize

ve bilgi kaynakları hiyerarşisindeki kabullerimize kadar hayatımızın her alanında Sahabe’nin derin etkisini görmek şaşırtıcı değildir. İslâmî ilimlerin metodolojilerinde (Usul’lerinde) başvuru mercii olarak Kur’an ve Sünnet’ten sonra Sahabe’nin üçüncü sırada yer almış olması da, bu açıdan son derece tabii bir husustur. Hatta Kur’an ve Sünnet’te yer alan hususların nasıl anlaşılması gerektiği noktasında bir tereddüt söz konusu olduğunda Sahabe’nin birinci referans kaynağı olarak kabul edilmesi, Ehl-i Sünnet’i diğerlerinden ayıran en temel hususlardan biri olarak karşımıza çıkmaktadır. Bu sebepledir ki, herhangi bir hususta Kur’an ve Sünnet’in “ne dediği” sorusunun cevabı aranırken Sahabe’nin belirleyiciliğine başvurulması -bir de aralarında görüş birliği oluşmuşsa- bizim için kesinlikle tartışma konusu değildir. Sahabe bizim için sadece bir “bilgi kaynağı” olarak değil, “örneklik” olarak da vazgeçilmezdir. Bu dinin nasıl yaşanacağını, nasıl ideal Müslüman olunacağını doğrudan Efendimiz s.a.v.’den öğrenmek şüphesiz ki sadece onlara kısmet olmuştur. Peygamber öğrencisi olmak, Kur’an’da ve Sünnet’te övülmek suretiyle ebedileşmek dünyada hangi kıymet ile denk tutulabilir?

mensup hiçbir ferdin sahabîlik faziletinden doğan üstünlüğe ulaşamayacağını söylemiştir. Bunun için biz, herhangi bir sahabînin adını yazdığımız veya söylediğimiz zaman, hemen arkasından “Allah ondan razı olsun” anlamında “radıyallâhu anh (kısaca r.a.)” dua cümlesini ekleriz.

Sayfa III | [Tahlil] Sayı: VI, Hafta: VI | sahniseman.org | [email protected]

[TAHLİL]

Sahabe’yi Ayrıcalıklı Kılan Kur’an ve Sünnet’in Sahabe’ye yaptığı vurgu

“Ashabım hakkında uygunsuz söz söylemeyin.

hepimizin malumudur. Konuyla ilgili ayet ve hadisleri

Nefsimi kudret elinde tutan Allah’a yemin ederim ki,

toplayan ve açıklayan sayısız eser yazılmıştır. Sahabe

sizden birinin Uhud dağı kadar altını olsa ve o bunun

kuşağının Yüce Allah nezdinde farklı bir değere sahip

tamamını Allah yolunda infak etse, onların bir-iki

olduğunu ifade buyuran ayetlerden biri şöyledir:

avuçluk infakın(ın sevabın)a, hatta yarısın(ın sevabın)

“Muhacirun ve Ensar’dan sâbıkûn-i evvelûn ve bir de

a bile ulaşamaz.”II

ihsan şuuruyla onlara tabi olanlar var ya, Allah onlardan razı olmuştur, onlar da Allah’tan razı olmuşlardır. Allah onlara, altlarından ırmaklar akan cennetler hazırlamıştır. İşte büyük kurtuluş budur.”I Bu ayette yer alan bir inceliğe kısaca dikkat çekerek devam edelim: Ayette geçen “sâbıkûn-i evvelûn” ifadesi “önce geçen ilkler” demektir. Bu ifadeyle iki anlam kastedilmiş olabilir: 1. Muhacirun ve Ensar arasında salih amellerde önce davranıp diğerlerini geride bırakanlar. Bu durumda ayetin anlamı şöyle olur: Muhacirun ve Ensar’dan, hem salih amel işlemede önce davranıp diğerlerini geride bırakanlardan, hem de ihsan şuuruyla onlara tabi olanlardan Allah Tealâ razı olmuştur. 2. Salih amel işlemede önce davranıp diğer insanları geride bırakanlar, Muhacirun ve Ensar’ın tamamıdır; “onlara ihsan şuuruyla tabi olanlar” ifadesi de, Tabiun’dan başlayarak kıyamete kadar gelecek olan bütün Ümmet fertleri arasından bu özelliği taşıyanları anlatmaktadır. Görüldüğü gibi ayeti nasıl anlarsak anlayalım, Sahabe kuşağının Allah Tealâ’nın rızasına nail olduğu gerçeği değişmemektedir. Bu özellik sebebiyledir ki Efendimiz s.a.v., ümmetini onlar konusunda ikaz etmiş ve şöyle buyurmuştur: I Tevbe, 100

II Buharî, Müslim, Tirmizî

Sayfa IV | [Tahlil] Sayı: VI, Hafta: VI | sahniseman.org | [email protected]

[TAHLİL]

Sahabe’siz Dinlerin Akıbeti Şüphesiz her şey ilâhi takdir iledir. Kur’an’dan önceki ilâhi kitapların tahrif olması da elbette ilâhi takdir çerçevesinde cereyan etmiştir. Ancak ilâhi takdirin “sebepler” vasıtasıyla cereyan ettiği de bir vakıadır. Söz konusu tahrif faaliyetini ve o kitaplara inandığını söyleyen kitlelerin zamanla haktan bâtıla sapmasını sebepler zemininde mercek altına aldığımızda, Sahabe’nin nasıl kilit bir rol üstlendiğini yakından müşahede etme imkânına kavuşuruz. Özellikle Efendimiz s.a.v.’den önceki son iki büyük peygamber Hz. Musa ve Hz. İsa’nın (ikisine de selam olsun) sahabelerinin durumu bu noktada son derece dikkat çekicidir.

{SAHABE’SİZ DİNLERİN AKIBETİ}

Hz. Musa (as) ve İsrailoğulları Hz. Musa a.s., Yüce Allah’tan, İsrailoğulları’nı Mısır’daki zelil kölelik hayatından kurtarma emri aldığında hemen harekete geçmiş, Mısır’ı terk etmek üzere İsrailoğulları ile birlikte yola çıkmıştı. Firavun bu durumu fark edip arkalarından kovalamaya başlayınca, İsrailoğulları hayli ilginç bir tepki gösterdiler. Tevrat durumu şöyle anlatıyor:

etmek olmuştur. İşte bir örnek daha: “Ve İsrailoğulları’nın bütün cemaati (…) Reidim’de kondular; ve kavme içecek su yoktu. Ve kavim Musa ile çekişip dediler: Bize su ver de içelim. Ve Musa onlara dedi: Niçin benimle çekişiyorsunuz? Niçin Rabb’i deniyorsunuz? Ve kavim orada susadı; ve kavim Musa’ya karşı söylenip dedi: ‘Bizi, oğullarımızı

“Ve Firavun yaklaştı ve İsrailoğulları gözlerini

ve hayvanlarımızı susuzlukla öldürmek için, niye bizi

kaldırdılar ve işte, Mısırlılar arkalarından yürüyorlardı;

Mısır’dan çıkardın?’ Ve Musa Rabb’e feryat edip dedi:

ve çok korktular ve İsrailoğulları Rabb’e feryat ettiler.

Bu kavme ne yapayım? Az daha beni taşlayacaklar.

Ve Musa’ya dediler: Mısır’da kabirler bulunmadığı için

(…) Çünkü İsrailoğulları (Musa ile) çekiştiler, ve çünkü

mi çölde ölmek üzere bizi getirdin? Bizi Mısır’dan

acaba Rab aramızda mı yoksa değil mi diyerek Rabb’i

çıkarmakla bize ettiğin bu nedir? Mısır’da sana, ‘Bırak

denediler.”II

bizi, Mısırlılar’a kulluk edelim!’ diye söylediğimiz söz bu değil midir? Çünkü çölde ölmektense Mısırlılar’a kulluk etmek bizim için daha iyi olurdu.”I İsrailoğulları’nın Mısır’dan çıkıştan itibaren yol boyunca gösterdiği tavır, yukarıdaki Tevrat

Tevrat incelendiğinde baştan sona bu türlü örneklerle dolu olduğu görülecektir. Son örneği, Hz. Musa a.s. Tevrat’ı almak üzere Tur dağına gittiğinde olanlar konusundaki Tevrat pasajlarını aktararak vermiş olalım.

pasajında da görüldüğü gibi, her sıkıştıklarında isyan I Çıkış, 14/10-12

II Çıkış, 17/1-7

Sayfa V | [Tahlil] Sayı: VI, Hafta: VI | sahniseman.org | [email protected]

{SAHABE’SİZ DİNLERİN AKIBETİ}

Hz. Musa (as) ve İsrailoğulları Hz. Tur’a

Musa

gittiğinde,

a.s.,

Tevrat’ı

almak

İsrailoğulları’ndan

üzere yoldan

sapmayacaklarına dair söz almıştı. Ancak sözlerine sadık kalmadılar ve altından bir buzağı yaparak ona tapınmaya başladılar. Muharref Tevrat bu buzağıyı Hz. Harun a.s.’ın yaptığını söylerse de, gerçekte buzağıyı yaparak İsrailoğulları’nın ona tapınmasını sağlayan kişi Samirî’dir.I Dolayısıyla burada Tevrat’ın bir başka tahrii söz konusudur. Hz. Harun ise bu şirke mani olmak istemişti; ancak kendisini ölümle tehdit ederek dinlememişlerdi.II Esasen İsrailoğulları Nil nehrinden kurtulduktan sonra yola devam ettiklerinde, pagan (puta tapan) bir kavme rastlamış ve Hz. Musa’dan, kendileri için böyle putlar yapmasını istemişlerdi.

III

Kur’an’ın, altından buzağı yapma işini İsrailoğulları’na nisbet eden ayetleriIV

de dikkate alındığında,

Samirî’nin bu suçta yalnız olmadığı ortaya çıkmaktadır.

I Kur’an-ı Kerim, Tâ-Hâ, 85. II Kur’an-ı Kerim, A’râf, 150. III A’râf, 138. IV Bakara 51-54, 92-93; Nisâ, 153…

Sayfa VI | [Tahlil] Sayı: VI, Hafta: VI | sahniseman.org | [email protected]

{SAHABE’SİZ DİNLERİN AKIBETİ}

Hz. İsa (as) ve Havariler Hz. İsa a.s. tebliğine başladığında Filistin

almadım ve öğretilmedim; fakat İsa Mesih’in vahyi

bölgesinde Roma İmparatorluğu’na bağlı özerk bir

ile aldım. Fakat Tanrı (…) milletler arasında onu vaz

Yahudi idaresi hakimdi. Dolayısıyla Hz. İsa a.s. terk-i

edeyim diye kendi oğlunu bende keşfetmeye razı

dünya ettikten sonra, onun sahabisi olan Havariler,

olunca…”I

bir taraftan işbirlikçi Yahudi gruplarla, bir taraftan da Roma idaresiyle mücadele etmek zorunda kalmışlardı.

Adına Hıristiyanlık denen bu dinin Hz. İsa a.s. ve onun sahabesi olan Havariler ile herhangi bir ilgisi

Bir süre sonra Pavlus isimli yahudinin ortaya

yoktur. Hal böyle iken nasıl olmuştur da kısa bir zaman

attığı müşrik Hıristiyanlık modeli de rağbet görmeye

içerisinde Hz. İsa a.s.’ın saf Tevhid’e dayalı tebligatı ve

başladı. Dolayısıyla Havariler üç cephe ile aynı

İncil kaybolmuş, yerini şirk esaslı Hıristiyanlık dinine

anda mücadele etmek zorunda kaldılar. Yahudiler

bırakmıştır?

ve Romalılar tarafından kovuşturmalara uğratıldılar, yargılandılar. Bir süre sonra kimi öldürüldü, kimi de Filistin’i terk etmek zorunda kaldı. Bu baskı ve zulüm ortamında Havariler, ne Hz. İsa a.s.’ın tebligatını, ne de İncil’i gereği gibi muhafaza edebildiler. Gerek sayılarının azlığından, gerekse yaşadıkları ortamın olağanüstü hareketliliğinden, Tevhid akidesini ve İncil’in mesajını kendilerinden sonra gelenlere gereği gibi aktaramadılar. Hz. İsa a.s.’dan kısa bir süre sonra Havariler de birbiri ardınca dünyadan göçünce, meydan yahudilere ve müşrik hıristiyanlara kaldı. Hz. İsa a.s.’ın tebliği, kendisinden sonra aradan bir nesil dahi geçmeden Pavlus tarafından “üçlü ilâh modeli”ne dayanan şirk itikadına nasıl dönüştürüldü? Elimizde mevcut muharref (tahrif edilmiş, aslından uzaklaştırılmış) İncillerde bile Hz. İsa a.s.’ın, kendisi için “Tanrının oğlu” ifadesini kullandığı zikredilmezken, bakınız Pavlus bu inancı nasıl yerleştiriyor: “Çünkü şimdi insanların rızasını mı, yoksa Tanrı’nın rızasını mı arıyorum, yahut insanları hoşnut etmeye mi çalışıyorum? Eğer hâlâ insanları hoşnut etseydim, Mesih’in (İsa’nın) kulu olamazdım. Çünkü ey kardeşler, size bildiriyorum ki, benim tarafımdan vaz olunan İncil insana göre değildir. Çünkü ben onu insandan

I Galatyalılar’a Mektup, 1/10 vd.

Sayfa VII | [Tahlil] Sayı: VI, Hafta: VI | sahniseman.org | [email protected]

[TAHLİL]

Sahabe’nin Kilit Rolü Eğer Hz. Musa ve Hz. İsa (ikisine de selam

gösterip dalsan, biz de seninle birlikte dalarız, içimizden

olsun), Rasul-i Ekrem s.a.v. Efendimiz’in Sahabesi

bir tek kişi bile geri kalmaz. (…) Yoluna devam et. İstediğin

gibi bir ilk ve örnek nesle sahip olabilselerdi, tebliğ

kimseyle bağ kur, istediğin ile de alakayı kes. İstediğinle

ettikleri din ve kitap tahrif edilemez, tebligatları

düşmanlık et, istediğinle barış yap. İstediğin kadar

aslından uzaklaştırılamazdı.

mallarımızdan al ve dilediğini de bize ver. Mallarımızdan

Bu kesin yargıya nereden varıyoruz? Şüphesiz ki Rasul-i Ekrem s.a.v. Efendimiz’in “ilk/örnek nesil”

aldığını, bize bıraktıklarından daha çok severiz. Bize ne emredersen ona tabi oluruz.” II

yetiştirme konusundaki gayret ve hassasiyetinden, bir de Sahabe-i Güzin efendilerimizin Kur’an ve Sünnet’in muhafazası uğruna gösterdiği yeri doldurulamaz feragat ve fedakârlıklardan.. Kur’an’ın, üzerine yazılı bulunduğu çeşitli yazı malzemelerinden derlenip “Mushaf” haline getirilmesi ve ardından çoğaltılması, Sünnet’in titiz bir şekilde gelecek kuşaklara aktarılması, İslâm’ın adap ve erkânının, ruh ve kalp disiplininin nesilden nesile intikali hep güzide Sahabe topluluğunun ehliyet, dirayet, basiret ve feragatiyle mümkün olmuştur. Onlar ki, İsrailoğulları en küçük bir zorluk karşısında “Ey Musa! Sen ve Rabbin gidip savaşın. Biz burada oturacağız!”I derken, Bedir Savaşı öncesinde Efendimiz s.a.v.’e şöyle seslenmişlerdi: “Ya Rasulallah! Allah sana ne emir buyurduysa, onu yap. Ne tarafa gidersen git, biz kesinlikle seninle beraberiz. Biz, İsrailoğulları’nın Hz. Musa’ya dedikleri gibi, ‘Ey Musa! Sen ve Rabbin gidip savaşın. Biz burada oturacağız’ demeyiz. (…) Biz sana iman ettik, seni tasdik ettik ve bize getirdiğinin hak olduğuna şehadet ettik. Bu konuda sana uymak ve itaat etmek üzere söz verdik. Bu durumda sen ne dilersen onu yap. Seni hak peygamber olarak gönderen Allah’a yemin olsun ki, sen bize denizi I Maide, 24

II İbn Kesîr, 3/557

Sayfa VIII | [Tahlil] Sayı: VI, Hafta: VI | sahniseman.org | [email protected]

[TAHLİL]

Efendimiz (sav)’in Hassasiyeti Kur’an’ı ve Nebevî örnekliği gelecek kuşaklara

toplumsal ve ailevî sorumluluklara riayete… teşvik

aktaracak kilit bir neslin yetiştirilmesinin öneminin

etmiş, onların da öğrendiklerini kendilerinden sonra

elbette farkında olan Efendimiz s.a.v., Sahabe’nin

gelenlere aynı şekilde aktarmalarını emir buyurmuştu.

her bakımdan tam arzu edilen kıvamı kazanması için

Acaba Sahabe Kur’an ve Sünnet’i ezberleyip,

hiçbir fedakârlıktan kaçınmamıştır. Mescid-i Nebi’nin sofasında barınan “Ashab-ı Suffe”ye özel bir itina gösteriyor, onların mükemmel birer eğitici/öğretici vasfına sahip olması için alabildiğine titizleniyordu. İslâm’ın

diriltici

soluğunu

ruhlarında

henüz

hissedememiş kabilelere gönderilmek üzere tebliğci ve eğitici bir ekip istendiğinde bu güzide kadrodan 70 kadar sahabîyi göndermiş, ancak sahabîler, Bi’r-i Maune kuyusunun başında pusuya düşürülerek şehid edilmişlerdi. Hayatı boyunca beddua ettiği nadir olarak nakledilen Efendimiz s.a.v. bu olaydan o derece

ardından yazıya geçirip kendilerinden sonra gelenlere aktarmasa ve onları da aynı hassasiyeti gösterme konusunda eğitmeseydi Kur’an ve Sünnet bize kadar intikal eder miydi? Bu soruya Kur’an’ın muhafazasının bizzat Yüce Allah tarafından garanti altına alındığı söylenerekII cevap verilebilir mi? Bu soruya “Hayır” diyoruz. Zira yukarıda da söylediğimiz gibi ilâhi takdir “sebepler” vasıtasıyla tecelli etmektedir. Şu halde doğrusu, Allah Tealâ’nın, Kur’an’ı Sahabe vasıtasıyla korumuş olduğunu söylemektir.

müteessir olmuştur ki, kaynaklar, Efendimiz s.a.v.’in, o 70 seçkin sahabîye suikast düzenleyen Ri’l, Zekvân

Aksi durumda ne olurdu?

ve Usayye kabilelerine bir ay süreyle beddua ettiğini nakletmektedir.I Ashabını

dinî

meseleleri

nasıl

çözüme

kavuşturacakları konusundan, aile efradına karşı nasıl muamele edeceklerine, ibadetlerinden beşerî münasebetlere kadar her alanda müstesna bir itina ile yetiştiren Efendimiz s.a.v., şüphesiz Hz. Musa ve Hz. İsa’nın (ikisine de selam olsun) yaşadığı olaylardan ve kendilerinden sonra neler olup bittiğinden haberdardı ve Sahabe’sini böyle bir arka planı dikkate alarak yetiştirmişti. Burada tek tek zikredemeyeceğimiz pek çok hadisinde Sahabe’yi ilim öğrenmeye, edebe, ahlâka, I Taberî, Târîhu’r-Rusul ve’l-Mülûk, 2/81, İbn Kesîr, elBidâye ve’n-Nihâye, 4/71

II Hicr, 9

Sayfa IX | [Tahlil] Sayı: VI, Hafta: VI | sahniseman.org | [email protected]

[TAHLİL]

Tevrat ve İncil’in Başına Gelenler Tevrat tek nüsha olup ezberlenmemiş ve

senedini Efendimiz s.a.v.’e kadar dayandırmakla

çoğaltılmamıştı. Sadece 3 veya 7 senede bir, bulunduğu

Nebevî feyizden de nasipdar olmaktadır.

Ahit Sandığı’ndan çıkarılıp halka okunuyordu. Üstelik

Günümüzde Sahabe hakkında ölçüsüzlük sergilediği

Hz. Musa a.s.’dan uzun yıllar sonra tam yedi kere topluca dinden dönmüş bulunan İsrailoğulları’nın Tevrat’ı gerektiği gibi muhafaza ettiğini söylemek de imkânsızdır.I Havariler’in başına gelenleri de yukarıda özet olarak zikretmiştik. Onlar dünyadan ayrıldıktan sonra İncil adıyla kaleme alınmış birçok metin dolaşıma çıkmıştır. 325 yılındaki İznik Konsili’nde 4’e indirilene kadar mevcut İncillerin sayısının 100’ü aşkın olduğu b...


Similar Free PDFs