Bursa Kiliseleri PDF

Title Bursa Kiliseleri
Author Raif Kaplanoğlu
Pages 17
File Size 2.4 MB
File Type PDF
Total Downloads 1
Total Views 165

Summary

Bursa Araştırmaları Dergisi Yerel Süreli Yayın Yıl:8 Sayı:30 Güz 2010 Sahibi ve Sorumlu Müdürü Bursa Araştırmaları Vakfı (BURSAV) adına Mehmet Nuri Kolaylı Yayın Yönetmeni Raif Kaplanoğlu Yayın Kurulu Mine Akkuş (Dr., Cumhuriyet Tarihi) Cafer Çiftçi (Doç. Dr., Kurumlar Tarihi) Neslihan Dostoğlu (Pro...


Description

Bursa Araştırmaları Dergisi Yerel Süreli Yayın Yıl:8 Sayı:30 Güz 2010 Sahibi ve Sorumlu Müdürü Bursa Araştırmaları Vakfı (BURSAV) adına

Mehmet Nuri Kolaylı Yayın Yönetmeni

Raif Kaplanoğlu

Editörden Bursa Araştırmaları Vakfı ile Doğa-Der Derneği’nin birlikte sürdürdüğü bir proje ile her ay semt gezileri düzenlenmektedir. Kent aydınları ve kent gönüllülerinin katıldığı bu proje çerçevesinde, her ay Bursa’da bir semti gezilerek, kent gönüllüleri tarafından tartışılıyor. Bursa’nın doğal ve kültürel ihtiyaçları yerinde belirlenip, hatalı uygulamalar belirleniyor. Tüm bu eksik ve hatalı uygulamalar, uygun iletişim kanallarıyla, gerekli mercilere iletiliyor. Bir yıldır süren bu projemiz, 2011 yılında da sürecek. 30. sayımızda, Hasan Ertürk Hoca Bursa suları üzerine uzun bir yazı yazdı. Mefail Hızlı, Bursa Salnamelerinin önemi üzerine bir yazı ile Hocazade Sempozyumu ile ilgili iki yazı yardı. Osman Çetin Hoca ise dergimizin ilk yayınlandığı yıllardan beri sürdürdüğü “Bursa Gezileri” seri yazılarını sürdürdü. Bu sayıda Osman Hoca, Emirsultan semtini yazdı. Recep Okçu, Apollonia/Gölyazı’nın antik tarihini yazarken, İsmail Yaşayanlar ise Gölyazı Mezarlığı’ndaki eski yazılı taşları okudu. Esat Uluumay ölüm gelenekleri üzerine bir yazı yazdı. Mustafakemalpaşa’da beş yıldır başarıyla yayınlanan “Patikalar” dergisinin öyküsünü, dergi editörü olan Kekil Şimşek yazarken, Şaban Akbaba ise derginin yayınladığı beş kitabın tanıtımını yaptı. Nevzat Çalıkuşu, dergilerin tanıtım yazılarını sürdürdü. Bu sayıda Onaltıkırkbeş dergisini yazdı. Gelecek sayıda buluşmak üzere… Raif Kaplanoğlu

Yayın Kurulu Mine Akkuş (Dr., Cumhuriyet Tarihi) Cafer Çiftçi (Doç. Dr., Kurumlar Tarihi) Neslihan Dostoğlu (Prof. Dr., Mimarlık) Aziz Elbas (Harita) Hasan Ertürk (Prof. Dr., Şehircilik Tarihi) Mefail Hızlı (Prof. Dr., Kurumlar Tarihi) Necmi Gürsakal (Prof. Dr, Ekonomi) Mustafa Kara (Prof.Dr., Tasavvuf) Yusuf Oğuzoğlu (Prof. Dr., Osmanlı Tarihi) Zeren Tanındı (Prof. Dr., Sanat Tarihi) Hacı Tonak (Edebiyat Tarihi) Esat Uluumay (Folklor) Şaban Yalazı (Karacabey) Danışma Kurulu Hüseyin Algül (Prof. Dr., İlahiyat) Nevzat Çalıkuşu (Edebiyat Tarihi) Atilla Çetin (Prof. Dr., Arşivcilik) Osman Çetin (Prof. Dr., Kurumlar Tarihi) Özer Güleç (Folklor) İsmail Kemankaş (Spor) Mustafa Şahin (Prof. Dr., Arkeoloji) Hülya Taş (Yrd. Doç. Dr., Folklor) Mecdi Ulusoy (Tasavvuf) M.Asım Yediyıldız (Doç. Dr., Kurumlar Tarihi) Dilek Yıldız Karakaş (Müzecilik) Düzelti Ömer Güven Leyla Süngü Grafik Tasarım Huriye Bilişik İletişim Tel: 0224 220 29 22 [email protected] [email protected] Basım Yeri BAS GRUP LTD. ŞTİ. Ulu Mh. Uluyol Güven Sk. No:9 Osmangazi / BURSA Tel: 0224 250 32 39 pbx BURSAV Yönetim Kurulu Başkan: M. Nuri Kolaylı Başkan Vekili: Yusuf Oğuzoğlu Genel Sekreter: Raif Kaplanoğlu Üyeler: Neslihan Dostoğlu, Nihat Balkan, Sena Kaleli, Esat Uluumay, Ahmet Erdönmez DERGİ TEMİN YERLERİ Irgandı Köprüsü üzeri 8 nolu Merkez Bursa Kent Müzesi Asa Kitabevi (Sönmez İş Sarayı Zemin Kat) Dergimiz BTSO katkılarıyla basılmaktadır.

????? Raif KAPLANOĞLU

Bursa Kiliseleri ???

Tirilye yakınlarındaki Medice Manastırı’ndan kalanlar...

Giriş Türkler, XI. yüzyıldan bu yana Bursa’da yerleşmişti. İki-üç yüzyıl boyunca Hıristiyanlarla kâh savaşıp, kah alışveriş yaparak Bursa’da ortak bir coğrafyada yaşamıştı. Selçuklular devrinde Bursa, Bizanslılar ile Selçuklular arasında sınır idi. (Köprülü, 1984: 76) Türklerin Bursa’ya geldiği dönemde, Hıristiyanlık ile Müslümanlığın çatışma içinde olduğu gözükse de, gerçekte son derece hoşgörülü bir ortam olduğu anlaşılıyor. Örneğin Bursa’da esir olan Rahip Palamas’ın anılarına göre, Orhan Bey döneminde, farklı dinlerden olan din adamları sürekli tartışabilmekteydi (1). “Bursa bölgesinde Rumlar, iki asırdan beri Türk ve Müslümanlarla birlikte yaşamışlar, bunları iyi komşu bulmuşlardı. Bu nedenle; ne Türklere, ne de onların dinine karşı nefret duyuyorlardı. Ancak zaman zaman bazı olayların olduğu görülmektedir.” (2) (Gibons, 1998: 95) Ruhaniyetli şehir Bursa’nın manastırları

10

Bursa, Osmanlı döneminde “ruhani-

yetli şehir” olarak anılmıştı. Oysa Bursa, Bizans döneminde de bu özelliği ile tanınmıştı. Kandis, XIX. yüzyılda bu konuda şunları yazmaktadır: “Bizans döneminde Bursa, kilise terminolojisine göre Theoupolis (Tanrı kenti) adını taşırdı. Bu şekilde imza atan ilk piskoposu da Polyhronios’tu. Bursa’ya bu isim, Uludağ’daki manastırların sayısının çokluğu nedeniyle verilmiş olmalı. Bursa bu unvana, VII. yüzyıldan itibaren sahipti. Bursa’nın manevi kaynağı ise, sayılamayacak kadar çok sayıda olan manastır ve keşişlerin varlığı idi. Bu manastırlar, VIII. yüzyıldan itibaren, çok uzak mesafelere ışık saçan deniz fenerleri gibi Tanrının koruduğu bu bölgeyi aydınlatmaktaydı.” Türkler Bursa’ya geldiklerinde onları, antik çağ tanrılarının yerini alan Hıristiyan keşişler karşıladı. Çünkü Anadolu’nun Aynanoz’u sayılan Keşiş Dağı’nda, Türkler geldiğinde irili ufaklı 147 kadar manastır olduğu savunulur. Türklerin gelmesinden sonra manastırların yerini tekkeler, keşişlerin yerini dervişler almıştı (3). Türk-

Sanat tarihçileri bu camiyi görmeli Balıkpazarı Kilisesi

ler gelince, Uludağ’daki tüm keşişlerin kaçtıkları ve yerine dervişlerin tekke kurulduğu söylense de, XVI. yüzyıla kadar Uludağ’da Hıristiyan manastırı ve keşişlerinin varlığı bilinmektedir (4). Hatta Lubenau, XVI. yüzyılda, Uludağ’daki bir manastırdaki ayine katılmıştı. “Uludağ’daki kutsal manastırlar, XI. yüzyılda büyük bir gelişme göstermişti. Bu manastırlardaki sakinler, sadece sıradan halkın arasından gelen kişilerden olmayıp üst düzey sosyal sınıflardan gelen insanlar da vardı. 867 yılında Aziz Peder Petros, Uludağ’da bir manastırda kalmıştı. Eufemianos adını alan Azize Anna da Auramit Manastırı’nda yaşamıştı. Aziz Peder Büyük İoanikios Agauron Manastırı’nda, direk tepesinde yaşayan genç Aziz Lukas, Agauron Manastırı’nda, amcaları Vasilios ve Gregorios’la birlikte kalan keramet sahibi Aziz Ephsrtatios, Martir Neofytos, Aziz Dionysios ve şanlı bir soydan gelen Tekfur, Aziz Petros da Uludağ’daki manastırlarda yaşamıştı. Symeon Protoveskarios, 1036 yılında İstanbul’u terk edip Uludağ’da kendi inşa ettirdiği yeni manastırda keşiş oldu. İoannes Ksifilinos ile tanınmış bir filozof olan Michael Psellos, 1054-1055 yıllarında Saray’dan kaçıp burada çınarların koyu gölgeleri altında felsefe yaptı.” “Uludağ’da Auramitlerin ve Agaurosların manastırları çok ünlüydü. Bu manastırlarda çok sayıda keşiş vardı. Katara Manastırı dışında pek çok komün yaşamının egemen olduğu manastırlar kurulmuştu. Bu manastırlarda yaşayan keşişler, kutsallık konusunda o kadar büyük bir ün kazanmışlardı ki, tıpkı Osmanlı sultanları gibi, Bizans imparatorlarını da kendisine çekmişti. Tüm zorluk-

Nilüfer Belediyesi uzun zamandır kullanılmayan, yıkılmaya yüz tutmuş Demirci Camii’ni yenileyerek Nilüfer Belediyesi Akkılıç Çocuk Kütüphanesi olarak hizmete açtı. Caminin duvarlarını süsleyen çoğunlukla geç dönem Osmanlı sanatının klasik biçemindeki bezemeleri arasında gerçeküstücü doğa betimlemelerini hatırlatan ve ötekilerden çok daha öncesine ait bir zamanda resmedildikleri anlaşılan birkaç bezek var ki, gizlerini açmak için uzmanların ilgisini bekliyor. Hacı TONAK

Yakın zamana kadar köy, şimdilerde Nilüfer İlçesi’ne bağlı mahalle konumundaki Demirci’de bir küçük dokunuş, bir büyük hazineyi ortaya çıkarmış görünüyor. Fazla iddialı mı oldu “büyük hazine” demem? Belki!.. Sanat tarihçilerinin görüş belirteceği bir alana rastgele adım attığımın ayırımındayım. İnanın bunun yapılması gerekiyordu; züccaciye dükkanının bile, filin yardımına gereksinim duyduğu bir zamanı vardır! Demirci’nin ne zamandır kaderine terk edilmiş, Nilüfer Belediye Başkanı Mustafa Bozbey’in söylemesiyle, birkaç ay önce “metruk” ve “yıkıldı yıkılacak” durumdaki eski camisinden söz ediyorum… Cami, köyün ya da şimdiki konumuyla mahallenin küçük meydanının güneydoğu köşesinde yer alıyor. Meydana girer girmez dikkatleri üzerinde toplayan ışıltılı, güleç, aydınlık yüzlü, küçümen bir yapı. Bursa kent merkezinde de benzerleri bulunan (Yerkapı, Dibekli, Çerağbey, Mantıcı camileri gibi), Osmanlı erken döneminin hiçbir görkem etkisi vermeyen çatılı camilerinden. Cami denilince gözümüz kubbeyi aradığından belki, ibadethane olarak değil de, zamanına göre zevk sahibi ve hallice biri için köy

11

???

Akçapınar Kilisesi

Aydınpınar Kilisesi

Benli Kilisesi

Çamlıca Kilisesi

12

lara aldırmaksızın burayı ziyaret eden imparatorlar, varisleri için ya da Araplara karşı yürütülen savaşlarda zaferler dilemek için Uludağ’ın keşişlerinden dualarını istiyordu. Nitekim Bilge Leon ve Konstantinos Porphyrogennetos da, Uludağ’daki manastırları ziyaret edip hediyeler vermişti.” (Kandes 1883/2008: 163 vd) Agaures/Agorlar Manastırı, Uludağ’ın en ünlü manastırıydı. Bölgedeki manastırların çoğu buna bağlıydı. Uludağ yolunun 2.760 metresindeydi. İkonograf isyanında başlıca sürgün manastırı olarak kullanılmış. VIII. yüzyılın başında yapılmış. Aziz Martyrs Cosme ile Damien’e tahsis edilmiş. Halk bu manastırın bulunduğu mevkii Kalimn/Calymne diye de anarmış. Burasını hadımlar çok ziyaret ettiği için Agor/Augares olarak da anılmış (5). Mensupları kalabalık ve ziyaretçileri çokmuş. Bu nedenle manastır çevresinde evler yapılıp yerleşim alanı olmuş. Manastırın biraz ilersinde ve yolun doğusunda da, Aziz Pierre d’Atrao tarafından 814 yılında kurulan Kadınlar Manastırı varmış. Mezolimp/Mesolympe Manastırı; Katarlar Manastırı ile Libyana Manastırı arasında olup 860 m yükseklikte imiş. Enkazını Menthon, fundalıklar arasında görmüş. İmparator Leon Larmenien’in zamanında ikonograflara karşı yapılan baskılar sırasında Aziz Piere d’Aroa rahipleri kaçıp, bu manastıra sığınmış. İnkaya köyü yakınlarında ve Agapios Manastırı’nın kuzeyinde, derin bir vadide Abramites/Abramitler Manastırı ve daha aşağıda Leucades/Lökadlar Manastırı ve yerleşimi varmış. Dobruca köyünün kuzeyinde ve Nilüfer Çayı’nın kenarında ufak bir tepedeymiş. Yine İnkaya köyünün hemen kuzeyinde Agapios Manastırı olup 1920’li yıllarda Menthon, bu manastırın tek tük enkazına rastlamış. İnkaya köyü üzerinde, Bale Manastırı civarında Aziz/Hagios Juif Constantin Manastırı, dağ yolu kenarında ve 430 metre yükseklikteymiş. Bunların tümü Agorlara bağlı imiş. Ulubat Gölü’nün kuzeybatısında olan Aziz/Hagios Joannice Manastırı, 754 yılında Aziz Joannice tarafından kurulmuş. Kayapa köyü yakınlarında olan bu manastır civarında, Bizans ordusu 17 yıl konaklamış. Burada şenlikler düzenlenmiş. Aziz/Hagios Nicolas Manastırı, “kral manastırı” olup Bursa’nın doğusunda, Nilüfer’in kıvrımları arasında imiş. Missi kasabasında Aziz Andre Manastırı varmış. Bizans ordugâhı bu köyde kurulurmuş. Konstantinos bu manastırın adını değiştirip, manastırı onurlandırmış. Burada uzun süre kalmış. Gökten gelen bir haber üzerine burasını terk etmiş. Misi köyü civarında, nehrin batısında bulunan Aziz/Hagios Zekeriya/Zacharie Manastırı, Aziz Paul 799 yılında kurmuş. Manastırın ikinci ünlü hâkimi Aziz Pierre imiş. Aziz Paul, Hac’a giderken Kızılırmak civarında gaipten gelen bir sesle geri dönüp, gösterilecek yerde bir kilise yaparak orada (Allah’ın sürülerini gütmesi) uyarısı üzerine Bursa’ya gelip bu manastırı kurmuş. Kayapa köyünün güneyinde bulunan Aziz/Hagios Eustache Manastırı 815 yılında Aziz Jounnice tarafından kurulmuş. Menthon bu manastırın kalıntılarını bulmuştur.

Cilimboz Deresi’nin kaynağı civarında Bale/Balee Manastırı olup VII. yüzyılın sonlarında yapılmış. Çevresinde ayrıca birçok ufak manastır varmış. Cumhuriyet Köşkü üstünde, dağa çıkan yolun sağında ve 450 metre yükseklikte Del/Dele Manastırı bulunmaktaymış. Aziz Pierre, uzun süre burada inzivaya çekilmiş. Bu manastır bir mağara durumunda olup sonra Emir Sultan tarafından da kullanılmış. Bugün de bu mağara varlığını korumaktadır. Uludağ’ın 1.000 metre yükseklikte bulunan Hadımlar/Eunuques Manastırı, VII. yüzyılda, Gölcük yaylasında kurulmuş. Manastıra en kısa yoldan Kaplıkaya’dan gidiliyormuş. İki kayalık arasından geçilip, suların dağıldığı Kırkpınar denilen yerdeymiş. Saitabat civarındaki pınarın bulunduğu yerdeki manastırın kalıntılarını Genç Antoine belirlemiş. Kadıyayla’da bulunan Katarlar/Cathares Manastırı, Saccudion Manastırı’nın hemen yanındaymış. 1000 metre yükseklikte olan manastır çevresi eskiden ormanla kaplıymış. Menthon’a göre, burada tarım yapan köylüler, manastırın kalıntılarını tümüyle yok etmiş. Kadıyayla’da, 575 metre yükseklikte Libyana/Libiana Manastırı varmış. Değirmenlikızık köyünün güneyinde, köy ile Kadıyayla arasındaymış. Manastır, Menthon’a göre, Türk döneminden sonra tekke olarak kullanılmış. Eskidikçe tamir görmüş. Türk devrindeki adı Araplar Tekkesi imiş. Kadıyayla’da, 1.075 metre yükseklikteki Saccudion/Sakküdyon Manastırı, 781 yılında yapılmış. Burada yaşayan keşişlerin sayısı 100’e kadar çıkmış. VI. Konstantinos Bursa’ya geldiği zaman bu manastırın papazları onu karşılamak için dağdan inmeye gerek görmemiş. Bu nedenle Konstantinos, Platon adındaki papazı hapse atmış. Diğer papazları da dövdürmüş. Manastırı tecrit edip yardımsız bırakmış. Fakat tüm bunlara karşın manastır ününü ve varlığını korumuş. Uludağ’ın en güzel yapılarından biri olan yapının çatıları, kubbeleri, kapıları ve kemerleri ayrı ayrı güzellikler sunuyormuş. Özellikle mozaikten yapılmış resimli kaldırımları çok ünlüymüş. Fidyekızık ile Cumalıkızık köylerinin arasından geçen Balıklı Deresi’ne 15 dakikalık bir uzaklıkta bulunan Kril/Crile Manastırı, Fidyekızık’tan dağ yolu üzerindeymiş. Denizden yüksekliği 430 metre olan manastırın yeri, kestane ağaçlarıyla gölgelenen yayla gibi bir yerdeymiş. Menthon, 1920’li yıllarda bu kalıntılar arasında küçük ve yuvarlak bir havuz ile üstünde haç resmedilmiş bir direk başlığı görmüş. Cumalıkızık ve Hamamlıkızık köylerinin arasından akan Kilise Deresi boyunca sıralanan pek çok manastırdan birincisi Semboller/Symboles Manastırı imiş. Menthon, 1925’li yıllarda manastırın yerini şöyle tarif ediyor: “Cumalıkızık’tan itibaren Kilise Deresi boyunca giden patikanın sağındaymış. Düzdağ denilen ve kestane ağaçları ile örtülü bulunan tepe üzerindeymiş. VII. yüzyılda kurulmuş. Çanlar icat edilmeden önce burada büyük tahta levhalar çan olarak kullanılırmış. Bu levhalara çekiç ile vurup çağırılırmış. Manastırda Limnyot, Teasterikt, Timote gibi azizler yaşamış.” Odunluk köyü civarındaki bir bölgede yer alan Laure

evi olarak inşa edilmiş gibi. Dış görünümünde de, içinde de, bir köy evinin yalınlığına ve rahatlığına sahip. Minaresi, camiden biraz yüksek ve tek şerefeli; nedense yapıya sonradan ilave edilmiş izlenimi veriyor… Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulu’nca tescil edildiğine göre tarihsel ve kültürel önem taşıdığı çok açık olsa da, Demirci Camii’nin tamı tamına ne zaman inşa edildiği, bu konuda herhangi bir kayıt veya belgeye rastlanmadığı için, bilinmiyor. Duvarlarında ve tavanında birbirinden farklı biçemleri ve teknikleri içeren çok sayıda kalem işi bezemeleri var. Bunlardan, son cemaat yerini camiden ayıran kuzey duvarının dış cephesinde yer alan nar meyveleri ve yapraklarıyla süslü bir tanesinin üzerine bir tarih kaydedilmiş: 1872… Besbelli ki başlangıcın değil sonranın işi bu kayıt. Çünkü bezemenin doğal nedenlerle veya kasıtlı olarak silinen bir kısmına yazılmış. Uludağ Üniversitesi Tarih Bölüm Başkanı ve Güzel Sanatlar Akademisi Dekanı Prof. Dr. Yusuf Oğuzoğlu, “1855 Bursa Depremi” olarak bilinen yer sarsıntısının özellikle bu bölgede çok yıkıcı sonuçlarının olduğunu hatırlatıp buradaki 1872 tarihinin, bu deprem sonrası gerçekleştirilen bir onarıma işaret edebileceğini söylüyor. Caminin fotoğraflarını gönderdiğim ve sonrasında da telefonla aradığım dergimizin editörü Raif Kaplanoğlu; Yusuf Oğuzoğlu Hocaya katıldığını, “Demirci Camii için 1872 tarihinin ancak bir onarım tarihi olarak dikkate alınabileceğini” belirtiyor. Bu köyün Orhan Gazi’nin kardeşi Alaattin Bey’in vakfiyesi olduğunu hatırlatan Kaplanoğlu, caminin olasılıkla Alaattin Bey’in burada kurmuş olduğu bir külliyeden kalmış olması gerektiğini söylüyor. Mahalledeki tescilli yapılar arasında bir hamamdan ve çeşmeden de söz eden Kaplanoğlu, “Aman, meydandaki o çınar duruyor mu yerinde?.. Söylemek lazım… Başına bir şey gelmeden onarılsa çok iyi olur!” diyor. “Meydandaki o çınar” yerinde duruyor muydu?.. Ayırımında değildim doğrusu onun. Caminin çevresindeki ağaçları hatırlamaya çalıştım, ama boşuna; öyle aman aman bir ağaç, bir anıt ağaç gelmedi gözümün önüne. Sevgili arkadaşım boşuna Bursa Araştırmaları Dergisi’nin editörü olmamış; bakmakla kalmayıp gör-

13

???

Demirkapı Kilisesi

Demirtaş Kilisesi

Burgaz Kilisesi

Dereköy Kilisesi

14

Manastırı ve Elie kasabası civarında Telai adlı bir manastır varmış. Bu eski manastırın daha yukarısında, Demirciköy ile İnesi/Gorgyte deresi civarında Antidion Manastırı varmış. Tete de Corbeau/Feurla Dede ile bir boğaz ile ayrılmaktaymış. St. Joannice son günlerini bu manastırda geçirmiş. Tchaly Manastırı da Feurla Dede civarındaymış. Uludağ’da 850 metre yükseklikteki Delmate Tepesi, Kilise ve Çayırlıdere civarında Photinodios Manastırı varmış. 1430 metre yükseklikteki zirvenin eski adı Photinodios’muş. Cumhuriyetin ilk yıllarında bile halk arasında Photin/Fotin olarak anılması ilginç. Sobran tepesinin kuzeybatısında ve Küçükbalıklı deresinin iki kolu arasında bulunan manastıra da bu nedenle Photinodios Manastırı denilmiş. Uludağ’ın en yüksekteki manastırı bu imiş. Hacı Tonak, bu manastırın bulunduğu tepeye çıkarak güzel bir planını çıkarmıştır. Bir uçurumun yamacında kurulmuş ve tüm ovaya egemen olan bu manastırın çevresinde yaygın olarak deli kavaklar bulunmaktadır. Büyükdere yakınlarında Saccudion, Cathares ve Libiana manastırları, uzakta ise; Kıran köyündeki (Constantin’in doğduğu) Phlubute Manastırı varmış. Abdalmurat Tepesi’nde, sonraları Abdalmurat Tekkesi olarak da kullanılan Trichalice/Trikalis Manastırı bulunmaktaydı. Fetih öncesinde Bursa’daki Bizans kiliseleri Bursa’da bulunan kiliseler iki döneme aitti. Biri, Türklerin bölgeye gelmezden önce yapılmış bulunan Bizans manastır ve kiliseleri, diğeri ise Osmanlı döneminde yapılmış olanlarıydı. Bursa’da bulunan kiliselerin çoğu, Osmanlı döneminde, hatta XVIII-XIX. yüzyılda yapılmış kiliselerdi. Kilise dışında, kırsal alanda külliye biçiminde yapılmış manastırlar da vardı. Bursa fethedildiği zaman, şehir sadece Hisar içinden ibaretti. Bu tarihte Hisar’da 7 mahalle ile 7 kilise bulunduğu sanılmakta. Bu kiliselerin en büyüğü, Osman Bey’in türbesinin bulunduğu yerdeki Hagios Helen Kilisesi’ydi. Kaynaklarda Gümüşlü Kümbet olarak anılan bu yapıya, daha sonra Orhan Bey de gömülmüştü. Kilise yıkılmamış, camiye dönüştürülmüştü. Ayrıca Kavaklı, Üftade, Şahadet Camii ile Lalaşahin Medresesi’nin de kiliseden çevrildiği savunulmakta. Yerkapı’da Darulkurra’nın hemen karşısındaki apartmanın temellerinde de bir kiliseye ait olduğu tahmin edilen bir yapı kalıntısı çıkmıştı (6). Bursa’nın en eski kiliseleri İznik’tedir. Bugün Ayasofya dışında, İznik’te üç ayrı Bizans kilise kalıntısı vardı. Ayasofya, 7. Konsül’ün toplanması açısından çok önemli bir kilisedir. Ayrıca İznik Roma Tiyatrosunun güneydoğusunda Aziz Tryphonos, Koimesis Kilisesi vardı. Trilye’de; 720 yıllarında, Kenolakkos Manastırı olarak yapılmış olan ve bugün Fatih Camii olarak kullanılan kilise dışında, Kemerli Kilise ve Panagia Pantobasılıssa kiliseleri vardı. Kumkaya köyünde de, 780-797 yılları arasında yapılmış kilise, yakın zamanda basit bir onarımdan geçirildi. Bugün Bursa’da bulunan en ünlü manastır, Zeytinbağı yakınlarındaki Medice Manastırı’dır. Zeytinbağı’nın 5 km batısında 709 yılında kurulmuş olan

Pelekete Manastırı’nın, Eşkel’deki, Dascilium antik kalıntıları yanındaymış. Zeytinbağı’ndan 700-800 m sonra, soldaki yapı ise, Triglia Manastırı’dır. 710 yılında kurulmuş. Kenolakkos Manastırı olarak yapılmış, daha sonra Aziz Stephanos’a ithaf edilip bir kilise durumuna getirilmişti. Kilise daha sonra, 1561 yılında camiye dönüştürülmüştü. Hagios Aberkios veya Theotokos adını taşıyan bu manastırın kuruluşu IX. yüzyıldan önceye gitmektedir. Denizin hemen kıyısındadır. 1162 yılında vakfiyesine göre I. Manuel Komnenos devrinde...


Similar Free PDFs