LAZ MÜZİĞİ YEREL PRATİKLER, PİYASA VE YENİDEN İNŞA PDF

Title LAZ MÜZİĞİ YEREL PRATİKLER, PİYASA VE YENİDEN İNŞA
Author Onur Kahveci
Pages 89
File Size 1.9 MB
File Type PDF
Total Downloads 569
Total Views 767

Summary

LAZ MÜZİĞİ YEREL PRATİKLER, PİYASA VE YENİDEN İNŞA ONUR KAHVECİ 2020 ONUR KAHVECİ: 1992 yılında İstanbul’da doğdu. Aslen Rize Ardeşenlidir. 10 yaşında müziğe ilgi duymaya başladı. 16 yaşındayken bir yakınının hediye ettiği Tulumu çalmaya başladı. 2014 yılında İTÜ Türk Muskisi Devlet Konservatuarı Mü...


Description

LAZ MÜZİĞİ

YEREL PRATİKLER, PİYASA VE YENİDEN İNŞA

ONUR KAHVECİ 2020

ONUR KAHVECİ: 1992 yılında İstanbul’da doğdu. Aslen Rize Ardeşenlidir. 10 yaşında müziğe ilgi duymaya başladı. 16 yaşındayken bir yakınının hediye ettiği Tulumu çalmaya başladı. 2014 yılında İTÜ Türk Muskisi Devlet Konservatuarı Müzikoloji bölümüne girdi. Okul yıllarında Laz müziği üzerine çeşitli sunumlar yaptı, sempozyuma katıldı. 2016 – 2018 yılları arasında Laz müziği üzerine alan araştırması projesini yürüttü. 2018 yılında Laz müziği: Yerel Pratikler, Piyasa ve Yeniden İnşa adlı bitirme çalışmasını sundu. Aynı yıl alan araştırmasında elde ettiği görüntülerden Jilemona – Geleneksel Laz Müziği belgeselini yayınladı. Halen Laz müziği üzerine yaptığı çalışmalara devam etmekte, Eğitim Yönetimi alanında yüksek lisans eğitimini sürdürmekte ve müzik öğretmenliği yapmaktadır. Yayınları: Kahveci, Onur. (2016) “Gelenekselden Küre- yerele Laz müziği”, II. Uluslararası Dans ve Müzik Araştırmaları Sempozyumu: Bellek ve Kültürel Miras, Sempozyum Bildirileri, Ed: Abdullah Akat, Merve E. Küçükaksoy, s: 144-153.

Önsöz ve Teşekkür Son yıllarda Laz müziğinin popüler yükselişini konu alan çalışmalara sıklıkla rastlamaktayız. Bu çalışmalar daha çok müzik ekseninde birleşerek; göç, kentlilik ve kimlik konularını ele almaktadır. Çalışmaların birçoğu müzik- kimlik bağlamında literatüre katkı sağlamakla birlikte geleneksel müziğin hikayesini detaylandırmamaktadırlar. Laz müziği: Yerel Pratikler, Piyasa ve Yeniden İnşa başlığını taşıyan bu çalışma ise bahsettiğim çalışmalarda değinilen bazı benzer konuları farklı açılardan ele alarak geleneksel müziğin detaylarını, değişim ve dönüşümünü keşfetmeyi amaçlamaktadır. Laz müziği, daha çok yaşlı kuşağın hafızasında yer alan birtakım ritüeller ve geleneksel uygulamalar eşliğinde inşa edilen sözlü kültürün ürünüdür. Bu kitabı sözlü kültürün aktarıldığı ve yaşatıldığı ortamlarda; eğlencenin, acının, hüznün, aşkın ve hayata dair tüm değerlerde varlığını koruyan geleneksel müziğin hikayesini anlatmak amacıyla yazdım. Hikâye yerelde başlayıp kentte devam ediyor. Kentteki çevresel etkiler, küresel değişimler ile melezleşen ürünler kitabın başlıkları arasında yer almaktadır. Yereldeki güncel durumla ilgili yorumlarımı ve gözlemlerimi çalışmamda paylaştım. Okuyucu bu çalışmada, Laz müziğinin hangi alanlarda icra edildiğini, yerelde halkın müziğe atfettiği önemi ve kullanışını anlayacak, müziğin değişimini ve güncel durumunu kavrayacaktır. Kültürel mirasın koruyucuları olarak tanımlayabileceğim kaynak kişilerin söylemleri benim için çok önemliydi. O yüzden yerelde görüştüğüm kaynak kişilerden sık sık alıntılar yaptım. Kitabın içeriği esasında üniversite yıllarımdaki çeşitli sunumlarım ve daha sonra bütün olarak ele aldığım bitirme çalışmasından oluşmaktadır. Ancak bu çalışma benim için ‘bir bitirme çalışmasının dışında çocukluğumdan beri duyduğum müziği anlama çabasıdır’. O sebeple anılarımdaki sayma, destan gibi geleneksel formların ürünlerini bizzat yerinde keşfetmem gerekiyordu. Bu keşif aslında uzun yıllardır yaptığım bir şeydi. Ancak sistemli olarak 2 yıl süren alan araştırması, analiz ve detaylara ulaşmamı sağladı. Bu yolculukta; halk şarkılarının inşa edildiği geleneksel yaşamı bizzat deneyimleyemesem de o zamanları iyi bilen hatrı sayılır kişilerle görüştüm. Bu görüşmeler sayesinde geleneksel müziğin inşa sürecini inceledim. Müzik aynı kalan bir şey değil, sürekli güncellenen, değişen ve dönüşen bir kültüre sahiptir. Bu değişim ve dönüşümü anlamak için geleneksel müziğin müzik piyasası tarafından keşfedilmesiyle oluşan yeni üretimleri inceledim. Yeni olan neydi? Bir müziğin ‘geleneksel’ haliyle ‘popüler’ hali nasıl farklılaşıyordu? Ya da bu şarkılar nasıl üretiliyordu? Müzik piyasasının rolü nerede başlıyordu? Albümlerin içeriğinde zamanla değişen repartuar ve müzik tarzı nasıl gelişmişti? Bu sorular ekseninde çalışmanın ikinci bölümünü ele aldım. Bu çalışmayı en baştan beri bir yayın yapma fikriyle tasarlamıştım. Zira bu alandaki eksikliğe bir katkım olsun istiyordum. Eksikliklerinin farkında olmakla birlikte çalışmanın ilk haliyle (2018) kalmasına özen gösterdim. Sadece birkaç yerde yeni eklemeler yaptım. Bu eklemeler daha çok kısmi güncellemeler olarak düşünülebilir. Kitabın oluşmasında çevremdeki birçok kişinin katkısı oldu. Onlara büyük bir

teşekkür borcum var. Alan araştırmasındaki desteği ve çalışmanın oluşmasındaki katkılarıyla, düzenlemeleriyle, yorumlarıyla, gülümsemesini eksik etmeyen danışman hocam Doç. Dr. Zeynep Gonca Girgin’e çok teşekkür ederim. Öğrenim sürecimde aldığım dersler ve ders dışı konuşmalarımızda, her defasında sıkılmayarak sorularımı ve yorumlarımı dinleyen Prof. Dr. Belma Oğul’a, Doç. Dr. Burcu Yıldız Ataş’a, Öğr. Gör. Serkan Şener’e, Prof. Songül Karahasanoğlu’na teşekkür ederim. Tabiki kitaba olan katkılar bu kadarla sınırlı değil. Alan araştırması sürecinde kaynak ve kılavuz kişileri bulmamda yardımcı olan, ulaşım konusunda destekleyen; Murat Ercan Murğuluşi’ye, Yalçın Kuyumcu’ya, Ali Kuyumcu’ya, Ramazan Kosanoğlu Klemurişi’ye, Ali Gümüş’e, Hatice Şahin’e, Sinan Serin’e, Şeref Kahveci’ye, Ömer Kahveci’ye ve Vezir Yazgan’a, Cemal Kahveci’ye ve Adem Akatin’e, Atakan Özyurt’a, Murat Kurkut’a, Gönül Kurkut’a, İbrahim Kahveci’ye, Ali Sarı’ya, Muzaffer Güloğlu’na ve Zeynep Ceylan’a, çalışmanın asıl mimarları olan kaynak kişiler Nazım Kus, Fatma Şahin, Meryem Kahveci, Gülsüm Kahveci, Havva Kuyumcu, Havva Akatın, Bakiye Kuyumcu, Hatice Kuyumcu, Ruksan Yenigün, Yılmaz Güloüğlu(Ailesi), Hatice Demirata, Mehmet Kahveci, Emine Kahveci ve Ahmet Ali Yeniçırak’a, her zaman yanımda olup beni cesaretlendiren dostlarıma ve aileme çok teşekür ederim.

Onur Kahveci, Nisan 2020

İÇİNDEKİLER Giriş ............................................................................................................................... 1 Yerel Pratikler .............................................................................................................. 7 Laz Köy Düğününde Müziğin İnşası .......................................................................... 7 Evlililk Öncesi İlk Uygulama; Kız İsteme .................................................................. 7 Söz Kesme/Nişan Süreci ............................................................................................... 8 Düğün Günü ve Sonrası ............................................................................................... 9 Laz Geleneklerinde Sayma Ritüeli............................................................................ 14 Laz Yas Törenlerinde Ölüm Kültü, Geleneksel Ağıt Söyleme Ve Cenaze Şarkısı: Sayma........................................................................................................................... 15 Saymanın Mekansal Bağı........................................................................................... 15 Cenaze Ile İlgili Yapılan İşler Ve Cenaze Ortamı ................................................... 16 Cenaze Sonrasında Söylenen Sayma ........................................................................ 16 Acılı Bir Olay Sonrasında Yapılan Sayma ............................................................... 18 Saymayı Oluşturan Temel Unsurlar......................................................................... 24 Köy Yaşamında Dayanışmanın Kolektif Hereketi; İmeceler Ve İmecelerde Müziğin Yeri ............................................................................................................... 25 Ninniler ........................................................................................................................ 31 İmecelerde, Düğünlerde, Yayla Yollarında Söylenen Laz Destanları ................... 35 Yayla Yollarınında Söylenen Uzun Kayde, Yol Kaydesi ........................................ 44 Her Ortamda Söylenebilen Trağudapa ..................................................................... 47 Piyasa ve Yeniden İnşa............................................................................................... 51 Kimlik Çalışmaları Bağlamında Laz Müziği ........................................................... 51 İlk Lazca Plaklar, Halk Arasında ‘Popüler’ Olan Kasetler ................................... 52 Yerel ve İstanbul Merkezli Alanlarda Laz Müziğinin Kitlelerle Buluşması ........ 52 Kazım Koyuncu ve Laz Müziği ................................................................................. 53 Dünya Müziği Kategorisi Olarak Laz Müziği ......................................................... 55 Müzik Piyasasında Yeniden Kurgulanan “Karadeniz Müziği” ............................. 56 Konserlerdeki Repartuar ve Yereldeki Müziğin Popüler Prodüksiyonlara Yansıması .................................................................................................................... 59 Laz Müziğini Üreten ve Piyasa Kurgusu Dışında Kalan Çalışmalar .................... 60 Sonuç............................................................................................................................ 62 Kaynaklar.................................................................................................................... 66

Sözlü Kaynaklar ......................................................................................................... 69 Film .............................................................................................................................. 70 Ekler............................................................................................................................. 72 Ek-1 Seçili Etnografiler .............................................................................................. 72 Alandaki İlk Günüm “16.07.2016 Meǩalesǩirt Köyü” ........................................... 72 Ğvandi Köyü 03.08.2016 ve 11.07.2017 .................................................................... 73 Evimdeyim Ama Burası Aynı Zamanda “Alan” 09.07.2017 .................................. 75 1. Handağı Horon ve Tulum Festivali....................................................................... 76

GİRİŞ Laz terimi; Türkiye’nin kuzeydoğusundaki Pazar ilçesinden Gürcistan sınırına kadar olan bölgede yaşayan, anadili Lazca olan etnik grubu tanımlamak için kullanılır. Laz teriminin, antik çağda Doğu Karadeniz bölgesi kültürünü tanımlamak için kullanılan Kolhi teriminden geldiği bilinmektedir. Bu terim, Bizans dönemiyle birlikte, yerini Lazi terimine bırakmıştır (Zehiroğlu, 2000: 11). Tarihsel süreç içerisinde Laz terimi anadili Lazca olan etnik grubu tanımlamanın yanı sıra bölgesel bir tanımlama olarak da kullanıldığı görülmektedir (Meeker, 1971: 326- 330). Ancak bu çalışmada kullanılan Laz terimi bölgesel bir tanımlamanın dışında farklı bir kimliğe ve kültüre sahip olan etnik grubu ifade etmektedir. Tartışmalı bir konu olsa da birçok araştırmacı Lazların antik çağdaki Kolhlarla aynı halk olduğu yönünde hemfikirlerdir (Zehiroğlu, 2000: 16). Tarihsel süreç içerisinde Lazlar, Bizans ve Osmanlı döneminde Kafkasya sınırının muhafızlığını üstlenmişlerdir (Meeker, 1971: 325). Osmanlı döneminde ise Lazlar’ın, Lazistan sancağını oluşturdukları kaydedilmiştir. Cumhuriyetin ilanıyla birlikte Lazistan sancağı kalkmış ve 20 Nisan 1924 tarihli Teşkilat-ı Esasiye Kanununa göre Pazar (Atina) Hopa ve Rize merkez kazalarından oluşan bir vilayet haline getirilmiştir. (Çapa, 1997: 297) Günümüze kadar olan süreçte idari yapılar bazı değişikliklere uğramış ve yer adları değiştirilmiştir1. Bugün Türkiye’de Lazlar çoğunlukla Rize’nin Pazar, Ardeşen, Çamlıhemşin, Fındıklı, Artvin’in Arhavi, Hopa, Borçka ilçelerinde, ayrıca Gürcistan’ının Sarp bölgesinde ve az bir nufüs ile Batum’da yaşamaktadırlar. Ayrıca Lazlar, 93 harbi olarak bilinen 1877 – 1878 Osmanlı – Rus savaşı sonrası Türkiye’nin Batı Karadeniz ve Marmara bölgesi başta olmak üzere farklı yerlerine göç etmişlerdir. Lazlar Güney Kafkasya dil ailesi grubundan “Lazca” dilini konuşmaktadırlar. Lazca günümüze kadar sözlü kültürün nesilden nesile aktarılmasıyla varlığını sürdürmektedir. Günümüzde Lazca konuşanların sayısı gittikçe azalmakta, çoğunlukla özel iletişimlerde Lazca konuşulmaktadır. Anadillerini yaşatmak isteyen bir takım Laz aydınının faaliyetleriyle birlikte, günümüzde Lazca yazılı bir dil haline getirilmiştir. Lazcayı yazılı kültüre kazandırma çabaları esasında İskenter Tzatişi’ye dayanır ancak uluslararası transliterasyona uygun hale getirilmesi W. Feurstein’in çalışmalarına rastlar. W. Feurstein 1984 yılında Fahri Kahraman (Lazoğlu) ile çalışmaları neticesinde hazırladığı alfabeyi Viyana Üniversitesindeki 2. Kafkasoloji kongresinde “Bir Laz Alfabesi Taslağı” adıyla sunar (Avcı, 2002: 105). 90’lı yıllarda hızlanan Laz kültür çalışmalarında bu alfabe referans alınmıştır. Lazlar antik çağdan günümüze kadar olan süreçte Pagan, Hristiyan ve son olarak Müslümanlığı benimsemişlerdir. Ancak günümüzde Lazların inanışlarındaki değişime rağmen Pagan ve Hristiyan inancının kalıntıları kültürün derinliklerinde hissedilmektedir. Trabzon’un 1461 yılındaki fethiyle birlikte o bölge ve etrafındaki halklar müslümanlaşmaya başlamıştır. Bizans tarihçisi Antony Bryerr Lazlar’ın 1

Bkz: https://m.bianet.org/biamag/toplum/146333-turkluk-icat-oldu-yer-adlari-degisti, Ayhan, Yüksel, “Trabzon Vilayetinde Yer Adlarını Değiştirme ve İdari Yapıyı Değiştirme Teşebbüsleri”, Trabzon Tarihi Sempozyumu Bildirileri, Trabzon Belediyesi Kültür yayınları, No: 81

1

İslam dinini kabul edip müslümanlaşmaya başlamasının 1580 yılına kadar geriye gittiğini ifade eder (Avcı: 2002:2). Lazlar’ın geçim kaynakları çay tarımından önce ağırlıklı olarak mısır, fındık, balıkçılık, dokumacılık ve diğer tarımsal faaliyetlerde yoğunlaşmaktaydı. Çay ekimi ilk olarak 1921’de başlar, ancak devletin çay ekimiyle ilgili çalışmalarının hız kazanması ve tüm bölgeye yayılması 29 Mart 1940’ta çıkarılan 3788 sayılı çay tarımının endüstrileşmesinin yolunu açan yasayla gerçekleşmiştir. DP iktidarında yaşanan gelişmeler, devletin çay tarımına sunduğu destekler ile bölge halkı çay tarımını öncelik haline getirmiştir. Bir dönem bu şekilde devam eden çay tarımı daha sonra nüfusun artması ile arazilerin aileler içinde paylaşılması, gelirin artan nüfusa yetmemesi gibi sebeplerden dolayı bölgenin başlıca geçim kaynağı olmaktan çıkmıştır (Avcı, 2002:50). Ekonomi temelli göçlerle birlikte diasporada yerlerini almaya başlayan Lazlar, uzun bir süre kendi kültürlerinden uzak kalmış, kent yaşamı baskısının altında geleneklerini unutmaya başlamıştır. Lazlar, bir taraftan kentin modern hayatına ayak uydurmaya çalışırken kendi dillerini ve kültürlerini özel alanda yaşatmaya çalıştılar. Bu esnada genç nesillerin birçoğu bu kültürden uzak olarak büyüdü. Daha sonra 90’lı yıllarda başlayan kimlik konulu araştırmalar ve özellikle müzik konusunda yaşanan gelişmeler Lazca’dan ve Laz kültüründen uzak büyümüş gençlerin ilgisini çekti. Kamuoyunda aşağılayıcı fıkralardan farklı olarak dans ve müzikleriyle öne çıktılar. Özellikle müzik alanındaki çalışmalar bu ilgiyi oldukça popülerleştirdi. Yapılan müziğin bir tanımlama ihtiyacı doğmuştu. Bu da zamanla olgunlaşan Laz müziği tanımını ortaya çıkardı. Laz müziği kavramı esasında 90’lı yıllarda Laz aydınları tarafından kullanılıyordu (URL 1). Laz müzik pratiği şüphesiz aydınların konuya ilgisinden önce de vardı fakat halk kendi müziğine bir isimlendirme ihtiyacı duymamıştı. Müzik hayatın içinde, ritüellerle birlikte sürdürülen bir gelenekti. Ancak diasporada yaşanan gelişmeler ve geleneksel müziğin popülerliği yeniden tanımlama sürecini başlattı. Bu konuya tekrar döneceğimi belirterek Laz müziğinin yapısından söz etmek isterim. Laz müziği temelde insan sesine dayanan ve birlikte söylemenin yaygın olduğu Lazca sözlü müziktir. Laz müziğinin farklı formları icra edilirken yaygın bir şekilde en az 2 kişi ya da daha fazla kişilerle birlikte söylenir. Resitatif anlatıma dayalı Laz müziğinde kullanılan vokal yapısındaki süslemeler daha çok hece vurgularında görülür. Ayrıca vokal kullanımında karşılaşılan en belirgin özelliklerden biri de cümle sonlarındaki nefes kesme tekniğidir. Ezgi söylenirken cümle sonuna gelindiğinde nefes içeri çekilerek ezgi bir anda bitirilir. Bu teknik daha çok düz söylenirken kullanılır. Sayma, destan gibi birlikte ya da tek söylenen türlerde daha sık karşımıza çıkar. Laz müziğinde ikili, üçlü aralıklar sık kullanılmaktadır. Özellikle doğaçlama söylenen atma karşılama, sayma gibi türlerde iki ya da üçlü atlamalar sıklıkla kullanılır. Bunun dışında diğer türlerde beşli atlamalar ve dörtlü atlamalar da kullanılan aralılar olarak karşımıza çıkmaktadır.

2

Laz müziği tek sesli vokal tekniğine dayanan bir yapıya sahiptir. Gürcistan’daki Lazlar ise şarkılarını tek sesli ve çok sesli söylerler. İcracılar belirledikleri sese göre icraya başlarlar. Eğer icra birlikte yapılıyorsa sesi tutmak icin söze başlamadan önce bir önceki kıtanın son hecesi tutularak diğer söze geçilir. Buna dem tutma da diyebiliriz. Dem tutma vokal kullanımında sık kullanılan bir tekniktir. Bunun yanı sıra uzun seslerle melizmatik süslemeler ile yapılan bağırmalar ise günlük yaşamdaki iletişim kurma pratiklerinde karşımıza çıkmaktadır. Örneğin; Karşı yamaçta oturan komşu ya da akrabayla haberleşmek için eller kulaklara koyulup seslenilir. Bu teknik horonda atılan naralar ve geleneksel vokalde yüksek ve uzun seslerle bağırma olarak da karşımıza çıkar. Bu teknikte ezgi inceltip, kalınlaştırılarak söylenir. Laz müziğinde kullanılan ezgilerde tek bir yapı yoktur. Picken’ın da belirttiği gibi Karadeniz bölgesinde coğrafi koşullardan ve farklı halklara ev sahipliği yaptığından etnolojik birlik göremeyiz (Picken, 1975). Bu da farklı stillerin doğmasına yol açmıştır. Dolayısıyla Lazlar’ın yaşadığı bölgede köyden köye ezgiler değişmektedir. Bu da müzikte çeşitlenmeye yol açmış ve müziği zengileştirmiştir. Laz müziği; imecelerde, yaylalarda, düğünlerde, ölümlerde ve günlük yaşamın içindeki bağlamına dayanarak resitatif söylemenin yaygın olduğu bir müziktir. Üretilen halk şarkıları genellilkle bir hikâyeyi anlatır. O hikâye yerine göre bazen eğlenceli bir anıyken bazen de acı bir olayı ele alır. Laz müziğinin icrasında genelde enstürmansız vokal müzik ön plandadır. Fakat düğün vb. eğlencelerde enstrümanın bulunduğu ortamlarda çoğunlukla tulum ve kemençe ile eşlik edilir. Tulum; destanlarda, horonlarda yoğun olarak kullanılırken kemençe sadece destan söylerken kullanılır. Tulum ve kemençe çalgıları vokal ile kullanılan melodiye eşlik edecek şekilde kullanılmaktadır. Dolayısıyla bir canlı takip söz konusudur. Sadece tulum ile oynanan horonlarda ezgilerin karekteristik belirleyicisi tulum çalgısıdır. Laz müziği ritüeller içinde alışılagelmiş toplumsal uygulamaların, etkinliklerin sürdürülmesiyle nesilden nesile aktarılmıştır. Bu toplumsal uygulamalar düğün gibi eğlencenin hâkim olduğu etkinliklerin yanı sıra ölüm gibi acının ve hüznün belirleyici olduğu durumlarda da ortaya çıkar. Halk kendi müziğini toplumsal ilişkilere bağlantılı olarak üretmektedir. Toplumsal yapılarla ilişkili şekilde üretilen müzik her alanda farklı bir role bürünmektedir. Bu sayede müziğin farklı formları ortaya çıkmıştır. Laz müziğinde bu formların ürünleri ritüel içinde üretilir. Bir cenaze olduğunda sayma; acı, hüzün ve mizahın yer bulduğu destanlar; atışmaların karşılıklı sataşmalara dönüştüğü atma karşılama ve atma kovalama, yayla yolunda söylenen yol havaları, imecede söylenen halk şarkıları gibi ritüel içinde yer bulan müzikler üretilir. Bu üretim süreci bazen doğaçlama olarak ortaya çıkarken bazen de yörenin ezgi yapısına bağlı kalınarak önceden belirlenir. Laz müziğiyle ilgili çalışmalar literatürde oldukça kısıtlıdır. Etnomüzikoloji literatüründe Laz müziğiyle ilgili bilinen ilk kayıt 1903- 1911 yılında Adolf Dirr tarafından yapılmıştır. Adolf Dirr bu yıllar içerisinde Güney Kafkasya’da eğitimcilik yaptığı sırada “Na şuri mişinare (Zenis vorthi)” Lazca destanı derlemiştir2. Laz 2

Bkz: https://www.youtube.com/watch?v=oazqWMgkCjs

3

müziği özelinde kapsamlı çalışamalar olmasada cumhuriyetin ilanından sonra ulus devlet inşasında halk kaynaklarına yönelimle derleme çalışmaları başlamıştı. İlk olarak Darü’l- Elhan (İstanbul Belediyesi Konservatuarı) 1926 yılında başladığı derleme çalışmalarına 1929 yılında Karadeniz bölge...


Similar Free PDFs